Ailesinde prostat öyküsü olanlar dikkat! Genetik yatkınlık riski 5 kat artırıyor
Erkekler arasında en sık görülen kanser türü olan prostat kanserinin en önemli risklerinden biri genetik faktör. Uzmanlara göre genetik faktör riski 5 kat artırıyor.
Dünyada ve ülkemizde erkeklerin en sık karşılaştığı kanser türlerinden biri olan prostat kanseri… Sebeplerinin başında çevresel faktörüler kadar genetik nedenlerle de önemli rol oynuyor. Yakın Doğu Üniversitesi Hastanesi Üroloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ali Ulvi Önder, babasında prostat kanseri olan bir kişide aynı hastalığa yakalanma riskinin 2,2 kat, kardeşinde olanlarda 3,4 kat ve birinci derece akrabalarından 2 kişide bulunanlarda ise bu riskin 5,1 kat arttığını söyledi.
DOYMAMIŞ YAĞLAR RİSK FAKTÖRÜ
“Prostat kanserinin erkekler arasında en sık görülen kanser olduğunu söyleyen Önder, “Önemli risk faktörlerinden biri yağ tüketimidir. Doymamış yağların fazla tüketimi ve obezite hem prostat kanserine yakalanma hem de kötü huylu kanser gelişimi riskini artırıyor” ifadesini kullanıyor. Önder ayrıca sigara, kırmızı et ve hayvansal yağ tüketimi Prostat kanseri riskini artırırken lycopene (domates, diğer kırmızı sebze ve meyveler), selenyum (tahıl, balık, et-kümes hayvan eti, yumurta, süt ürünleri), omega-3 yağ asitleri (balık), D ve E vitamininin prostat kanseri riskini azaltıcı etkisi olduğunu söylüyor.
PROSTAT KANSERİNİN EN ÖNEMLİ BELİRTİSİ
Önder, prostat kanserinin idrar yolunda meydana getirdiği tıkanıklığın derecesine göre hastada idrar yapma zorluğu, idrar yaparken yanma, sık idrara gitme, gece idrara kalkma, idrar kaçırma, çatallanma, idrar tutma zorluğu gibi yakınmalara neden olduğunu belirtti. Önder, ileri evre ya da metastatik prostat kanseri varlığında, hastalığın tutulduğu bölgeye göre özellikle bel kemiklerinde de ağrının görülebildiğini söyledi. Prostat kanserinin kesin tanısının, prostat biyopsisinden elde edilen dokunun patolojik incelemesi ile konduğunu anlatan Önder, “Biyopsi kararı için en önemli belirleyiciler prostatın parmakla makattan yapılan muayenesi (DRE-Digital Rectal Examination) ve kanda bakılan PSA (Prostate Specific Antigen) testidir” dedi.
NE ZAMAN PSA TESTİ YAPTIRMALI?
Prostat kanserinin yaş arttıkça görülme riskinin artması nedeniyle belirli yaştan sonra erkeklerin periyodik kontroller yaptırması son derece önemli. Önder , “Ailesinde Prostat kanseri öyküsü olan kişilerin 40, olmayanların ise 50 yaşından itibaren PSA testi ve DRE ile kontrolleri önerilmektedir. Bu basit ve ucuz kanser tarama şeklidir. Hasta, hiçbir yakınması olmasa bile prostatında kanser barındırabilir” ifadelerini kullandı. Önder, “Günümüzde prostat biyopsisinde standart uygulama, makattan ultrason (TRUS - transrectalultrasound) yardımı ile biyopsi yapılmasıdır. Bu uygulamada ultrason ile prostat görüntülenir ve biyopsi işlemi özel iğne ve tabanca yardımı ile sistematik olarak gerçekleştirilir. Genel olarak toplam 8-12 adet biyopsi alınır. Biyopsi işlemi anestezisiz ya da tercihan lokal anestezi altında yapılır. Biyopsi sonucu Prostat kanseri tanısı konursa tedavi kararı verebilmek için hastalığın evresi belirlenir. Evreleme için bilgisayarlı tomografi veya MRI, tüm vücut kemik sintigrafisi ya da PET gibi çeşitli görüntüleme yöntemlerinden yararlanılır” dedi.
TEDAVİ SEÇENEKLERİ
Lokal ileri hastalıkta tedavi seçeneklerinin cerrahi ve radyoterapi olduğunu belirten Önder “Radyoterapi ve cerrahi uygulamaları organa sınırlı hastalıktaki gibidir ancak hastalığın yineleme riski yüksek olduğu için genellikle bu evrede kombine tedaviler uygulamak gerekebilir. Radyoterapi ile birlikte ya da öncesi hormonal tedavi, cerrahi öncesi ve/veya sonrası hormonal tedavi ya da cerrahi sonrası radyoterapi tedavi seçenekleri olabilir” diye konuştu. Prof. Dr. Önder “İleri evre hastalıkta standart tedavi seçeneği hormonal tedavidir. Hormonal tedavi erkeklik hormonu testosteronun etkisini engelleyen, bu nedenle prostatın normal ve kanser hücrelerinin gelişimini engelleyerek etki eden, iğne ya da hap şeklinde uygulanan ilaçlardır. Sistemik kemoterapi gibi ciddi yan etkileri yoktur”