Twitter kullanıcıları amir takibinden rahatsız
Çalışanlar, Twitter hesaplarının çalıştıkları kurumların amirleri tarafından takip edilmesini istemiyor.
İzmir Katip Çelebi Üniversitesi (İKÇÜ) Sosyal ve Beşeri Bilimler Fakültesi Medya ve İletişim Bölümü Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Elif Korap Özel tarafından yapılan bir araştırma, çalışanların Twitter hesaplarını özel hayatın bir parçası olarak algıladığını ortaya çıkardı.
Türkiye’de ve dünyada en çok kullanıcısı bulunan sosyal medya araçlarından biri olan Twitter’ın, çalışanlar tarafından nasıl kullanılacağı tartışma konusu oldu. Kurumların etkileşim içinde bulunduğu çevreler ile hızlı ve etkili iletişim kurmasını sağlayan Twitter, diğer taraftan çalışanların bireysel tercihlerinin kurum imajı üzerinde oluşturacağı etki nedeniyle kontrol altına alınmaya çalışılırken, yapılan bir araştırma çalışanların, Twitter hesaplarını ’özel hayat alanı’ olarak gördüğünü ortaya koydu.
YÜZDE 85’İ DENETLENMEYE KARŞI
Yrd. Doç. Dr. Korap Özel tarafından Türkiye’nin değişik şehirlerinden 443 Twitter kullanıcısıyla birlikte gerçekleştirilen ve uluslararası bilimsel bir dergide yayımlanan araştırmanın sonuçlarına göre, çalışmaya katılan Twitter kullanıcılarının yüzde 85,8’i kurumların çalışanların Twitter hesaplarını denetlemesine karşı çıktı. Yine katılımcıların yüzde 76,5’i çalışanların Twitter’da attıkları tweet nedeniyle işten çıkarılmasına tepki gösterdi ve yüzde 81’i kurumların, çalışanlarının şahsi Twitter hesaplarından siyasi görüş paylaşmalarını yasaklamasına itiraz etti.
ÖZEL HAYAT OLARAK ALGILANIYOR
Twitter kullanıcılarının, çalışanların Twitter hesaplarının denetlenmesi ve yaptırım uygulanmasına yönelik bu olumsuz tutumlarının nedeni ise araştırma sonuçlarına göre, söz konusu sosyal medya hesabının ’özel hayat alanı’ olarak algılanması. Araştırma sonuçlarına göre ankete katılan Twitter kullanıcılarının yüzde 69,1’i bireylerin sosyal medyada çalıştıkları kurumu temsil etmediğini söylerken, yüzde 64,1’i çalışanın, Twitter’da çalıştığı kuruma uygun biçimde içerik paylaşmasının gerekliliği olmadığını ifade etti. Bununla birlikte anket katılımcılarının yüzde 77,2’si ise çalışanların siyasi tweetlerini, çalıştığı kurumun siyasi görüşü olarak algılamadığını vurguladı. Verilere göre Twitter kullanıcıları, çalışanların Twitter’da kurumu temsil etme gibi bir misyonu olmadığını düşünüyor.
HAKARET VE AYRIMCI İFADELER ETKİLİYOR
Araştırmada ortaya çıkan bir başka önemli bulgu ise etnik ayrımcılık, küfür, argo, hakaret ya da siyasi görüş içeren ifadelerin çalışılan kurumla ilgili olumsuz algı oluşturma potansiyelini artırması. Buna göre, çalışmaya katılan her üç Twitter kullanıcısından biri (yüzde 32.5’i) çalışanların küfür, hakaret, argo gibi paylaşımlarıyla karşılaştıklarında ve yüzde 31,3’ü etnik ayrımcılık içeren ifadeler gördüklerinde kurumla ilgili görüşlerinin olumsuz yönde etkilendiğini söylerken, her dört katılımcıdan biri ise (yüzde 24.2’si) çalışanların siyasi görüş bildirmesinin çalıştıkları kurumla ilgili görüşlerini olumsuz etkilediğini vurguladı.
“TWİTTER REHBERİ HAZIRLANABİLİR”
Araştırma sonuçlarını değerlendiren Yrd. Doç. Dr. Korap Özel, Twitter’ın çalışanların tüm paydaşlarla sürekli olarak iletişim içinde bulunduğu bir mecraya dönüştüğüne dikkat çekerek, bu gerçeğin farkına varan kurumların, çalışanlarının Twitter gibi sosyal medya ağlarda nasıl hareket etmesi gerektiğiyle ilgili ilkeler ve rehberler hazırlamaya yöneldiğini vurguladı. Özellikle attığı tweetler yüzünden işten çıkarılan çalışanların sayısının her geçen gün arttığına işaret eden Yrd. Doç. Dr. Özel, “Kurumların çalışanlarını işten çıkarma gibi ağır yaptırımlarla cezalandırmak ve hesaplarını takibe almak yerine, çalışanlarına kurum kültürü ve imajı bakımından önemli görülen konularda Twitter kullanımına ilişkin tavsiye niteliğinde rehber hazırlaması daha faydalı olacaktır. Kurumların, çalışanlarından toplumdaki belirli grupları rencide edecek, etnik ayrımcılık içeren ve insan haklarına aykırı ifadeler kullanmamasını istemesi, sadece kurum imajı değil insan hakları açısından da önemli. Ancak önemle altının çizilmesi gereken nokta, çalışanların ifade ve eleştiri özgürlükleri konusunda müdahaleci bir yapıya bürünülmemesi. Kurumlar baskıcı ve yasakçı bir yaklaşımla çalışan memnuniyetine ve kurum imajına en büyük zararı kendilerinin vereceğini unutmamalı” diye konuştu.