İstanbul'da yaşayan Aycan İmre manevi dedesi olarak bildiği Enver Türkmen Vakfı'nın kurucusu Enver Türkmen'in ölümüyle hayatının şokunu yaşadı. Enver Türkmen'in hasta yatağında söylediği sözler üzerine DNA testi yaptıran İmre, dedesi olarak bildiği kişinin babası olduğunu öğrendi.
İstanbul'da yaşayan Aycan İmre, manevi dedesi olarak bildiği Enver Türkmen Vakfı kurucusu Enver Türkmen'in ölümüyle neye uğradığını şaşırdı. Dedesini hasta yatağında ziyaret eden İmre, duydukları karşısında hayatının şokunu yaşadı. nver Türkmen, vefatından önce hasta yatağında Aycan İmre'ye saçını ve tırnaklarını vererek babasını olduğunu ve inanmazsa DNA testi yaptırabileceğini söyledi.
DNA testi yaptıran İmre'nin, Enver Türkmen'in çocuğu olduğu tespit edildi ancak bu sonuç mahkemece kabul edilmedi. Haklarını aramak için hukuksal sürece başvuran İmre'nin, Enver Türkmen'in ailesi tarafından engellendiği hatta Türkmen'in mezarının gizlice açılmaya çalışılıp naaşın ortadan kaldırılmaya çalışıldığı iddia edildi.
Olayla ilgili konuşan Aycan İmre'nin avukatı Aslı Nur Çanakçı, "Müvekkilim Aycan, manevi dedesi olarak bildiği kişinin aslında öz babası olduğunu yaklaşık üç yıl önce öğrendi. İlk şoku atlattıktan sonra annesine gidip sorduğunda, bunun doğru olduğunu teyit etti. Gerçek babası olarak bildiği kişi vefat etmişti. Bu durum hukukta bir ön sorun olarak görülüyor. Çünkü eğer babanız hayatta değilse hatta hayatta olsa bile öncelikle onun nüfusundan düşmeniz gerekiyor. DNA raporu ya da başka kanıtlarla o kişinin soyundan çıkmanız, ardından da 'ben bu kişiyle soy bağı kurulmasını istiyorum, bu benim babamdır' demeniz gerekiyor. Önce bu davadan sonuç aldık ve kesinleşmesini bekledik. O dava kesinleştikten sonra, mahkemenin fethi kabir işlemi için karar vermesini bekliyorduk. Ancak mezarlıkta bir saldırı meydana geldi, saldırı mezarlığın alt tarafındaydı. Fakat 9 Mart'ta müvekkilim beni aradığında gerçekten ciddi bir tahribat vardı. Türkiye'de tabutlar iki şekilde olur: Birincisi tamamen düz, tek parça kapaklı; ikincisi ise baş ya da ayak ucundan açılan kapaklı sistemdir. Bu sistemi bilen biri tarafından, oynayan başucu kısmı değil, ayakucu kısmı kaldırılmıştı. Mezarlığın bir kısmında çiçekler ve örtü sabit dururken diğer taraf yoğun şekilde tahrip edilmişti. Hatta naaşın üzerine konulan, patlamayı önleyici mermer bile dışarı çıkmıştı. Bu nedenle naaşın açılma ihtimalinden endişe ettik ve suç duyurusunda bulunduk. Ayrıca, Aycan'ın şu an soy bağı henüz kurulmadığı için yasal mirasçısı sayılmıyor. Bu yüzden "Benim babamın mezarını tahrip ettiler" diyemiyor. Ancak mezarlıklar kamu varlığı olarak da korunduğu için, bu durum ayrıca bir suç teşkil ettiğinden, mezar tahribiyle ilgili ayrı bir suç duyurusunda bulunduk" dedi.
Enver Türkmen'in hayatta olan çocuklarından da DNA örneği alınabileceğini belirten Avukat Çanakçı, "Enver Türkmen'in mezarında, DNA sonucu çıksa da çıkmasa da, hayatta olan çocuklarından alınacak karşılaştırmalı örneklerle müvekkilim zaten soy bağını kurabilecektir. Ancak soy bağının kurulmasının ardından bizim için başka bir maraton başlıyor. Karşımızda maalesef bir vakıf var. "Maalesef" dememin sebebi, bu sürecin çok daha düzgün bir şekilde yürütülebilecek olmasıdır. Çünkü vakfın içinde, müvekkilim ile vakfın kurucusu Enver Türkmen'in baba-kız ilişkisi zaten biliniyormuş. Bunu bilmeyen tek kişi müvekkilimmiş. Bu nedenle mal kaçırma ihtimalinden endişe duyuyoruz. Zira Enver Türkmen, vefat ederken tüm mal varlığını vakfa devretmiş durumda. Vakfa devredilen malların tekrar şahıslara geçirilmesi sürecinde, yapılmış muvazaalı işlemleri nasıl ispat edebileceğimizi ve müvekkilimin sahip olduğu saklı payı nasıl alabileceğini şu an kestiremiyoruz. Bu da bizim en büyük endişemiz" ifadelerini kullandı.
Aile içinde hep birlikte yaşadıklarını söyleyen Çanakçı, "Zaten aile içerisinde hep birlikte yaşıyorlar. Dediğim gibi, bu bir vakıf çatısı altında olduğu ve aynı zamanda manevi ve dini duygularla birleşen bir yapı olduğu için, 'Biz kocaman bir aileyiz, aynı değerleri paylaşıyoruz' şeklinde bir samimiyet ortamı oluşmuş. Bu nedenle müvekkilim başlangıçta hiçbir şekilde şüphelenmemiş. Zira Enver Türkmen, diğer müritlerine de "ben senin manevi babanım", "ben senin manevi dedenim" gibi ifadeler kullandığı için, müvekkilim de bu söylemleri sıradan karşılamış. Zaten annesinin resmi nikahla evli olduğu kişiyi öz babası sanıyormuş; bu nedenle geçmişi sorgulama gereği duymamış" şeklinde konuştu.
Özel hastanenin vermiş olduğu DNA sonucunun mahkemece kabul edilmemesinin doğru olduğu söyleyen Avukat Çanakçı, "Burada mahkeme son derece haklı. Ben de sizden bir DNA örneği aldığımı iddia edip, 'Bu kişi benim kardeşim' ya da 'Bu kişi benim babam' diyebilirim. Ancak bu tür durumların yaşanmaması için, DNA raporunun kabulünde Adli Tıp Kurumu şarttır. Çünkü adli tıpta süreç sadece oraya gitmekle bitmiyor. Adli Tıp Kurumu kendi bünyesinden doktor gönderiyor, taraflara bilgilendirme yapılıyor, ne zaman işlem yapılacağı taraflarca önceden biliniyor. Hem karşı tarafın hem de davayı açan tarafın vekili işlem sırasında hazır bulunabiliyor, isterlerse kendileri de gelebiliyor. Ayrıca herhangi bir arbede yaşanmaması için polis eşliğinde işlem yapılıyor. Bazı durumlarda savcı, hatta hakim bile sürece dahil olabiliyor. Yani neyin nereye konulduğu, hangi örneğin alındığı gibi detayların tamamı kayıt altına alınıyor. DNA örnekleri rastgele kişilerce değil, bu alanda özel olarak yetiştirilmiş teknisyenler ve adli tıp personeli tarafından alındığı için herhangi bir bozulma, karışıklık ya da güven sorunu yaşanması mümkün olmuyor. Bu nedenle mahkemeler sadece Adli Tıp Kurumu'nun hazırladığı rapora itibar ediyor" dedi.