Tgrt Haber

Aile şirketlerinde taht kavgaları! "Üçüncü kuşağı göremiyorlar..."

Editör: Emir Yücel / Kaynak: tgrthaber.com
23 Ağustos 2024 16:33 - Güncelleme : 23 Ağustos 2024 16:34
Aile şirketlerinde taht kavgaları! "Üçüncü kuşağı göremiyorlar..."

Aile şirketleri içerisinde yüzyıllardır yaşayan başarılı örnekler olmakla birlikte birçoğu üçüncü kuşağa geçemeden ömrünü tamamlamaktadır. Türkiye’de ise güncel istatistikler aile şirketlerinin ömrünün çok daha kısa olduğunu göstermektedir. Aile şirketlerinde yaşanan taht kavgalarını ve kurumsallaşma sürecinin zorluğuna değinen Dr. Mahmut Özgün önemli açıklamalarda bulundu.

Küresel ekonomik büyüme ve istihdam açısından büyük öneme sahip olan aile şirketleri; aile üyelerinin kurmuş olduğu ve kontrol altında tuttuğu hem mülkiyette hem de yönetim mekanizmasında büyük oranda aile fertlerinin paylarının bulunduğu işletmelerdir. Aile şirketlerinin diğer özellikleri; ailenin geçimini sağlamak ve/veya sermayenin korunması amacı ile kurulması, yönetim kademelerinin büyük çoğunluğunu aile üyelerinin oluşturması, karar alma safhalarında genellikle aile üyelerinin etkili olması ve aileden en az iki neslin istihdam edilmesidir. Aile şirketlerinde yaşanan kurumsallaşma sorunları ve taht kavgaları da bu sebepten çıkmaktadır.

Aile şirketlerinde taht kavgaları! "Üçüncü kuşağı göremiyorlar..." - 1. Resim

Konuyla ilgili görüşlerini kaleme aldığı kitapta da yazan Dr. Mahmut Özgün önemli açıklamalarda bulundu.

"AİLE ŞİRKETLERİ ÜÇÜNCÜ KUŞAĞI GÖREMİYOR"

Aile şirketleri içerisinde yüzyıllardır yaşayan başarılı örnekler olmakla birlikte birçoğu üçüncü kuşağa geçemeden ömrünü tamamlamaktadır. Türkiye’de ise güncel istatistikler aile şirketlerinin ömrünün çok daha kısa olduğunu göstermektedir.

Dünyada başarılı aile şirketleri örneklerine bakıldığında, kurumsallaşmanın merkezi öneme sahip olduğu görülmektedir. Kuşkusuz, kurucularının aile üyeleri olduğu, merkeziyetçi bir yönetim yaklaşımına sahip olan ve ana karakterini aile olmaktan kaynaklı değer birliğinden alan aile şirketlerinde kurumsallaşma zorlu bir süreçtir. Kurucu irade, kendi çocuğu olarak gördüğü şirketin birçok işlevini kendi üzerine almakta ve kısa vadede kâr-avantaj-rekabetçilik sağlayan bu unsur, şirketin büyümesi ve süreçlerin karmaşıklaşmasıyla dezavantaja dönüşmektedir. İç kaynaklara bağımlılığa dayalı ve şirketin ömrünü kısaltan bu modelin aşılmasında kurumsallaşma stratejik öneme sahiptir.

Aile şirketlerinde taht kavgaları! "Üçüncü kuşağı göremiyorlar..." - 2. Resim

Kurumsal Yönetim anlayışı, işletmenin pay sahipleri, yönetim kurulu üyeleri, yöneticileri ile çalışanları ve iş ilişkisinde bulunduğu, diğer kurum ve kişilerle arasındaki ilişkilerin belirli ilkelerle ve standartlarla kurallara bağlanması olarak ifade edilebilir. İşletmeler açısından son zamanlarda kurumsal yönetim uygulamaları ve ilkeleri önem kazanmaya başlamış ve Türkiye’de Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından kurumsal yönetim ilkeleri oluşturulmuştur. Kurumsal Yönetim İlkeleri bağlayıcı olmamakla birlikte, ülkelerin ve şirketlerin kendi yönetim ilkelerini gözden geçirerek kurumsal yönetim ilkelerini uygulamaları işletmeler için yararlı olacaktır.

Aile şirketlerinde taht kavgaları! "Üçüncü kuşağı göremiyorlar..." - 3. Resim

Halka arz​, şirketlerin hisselerini yatırımcılara satarak sermaye elde etme sürecidir. Şirketler, halka arz​ ile finansman ihtiyacını karşılamanın yanı sıra, şeffaflık, kâr payı dağıtımı, bilanço, özel durum açıklamaları gibi çeşitli esaslar ve zorunluluklar karşılığında finansman kaynağı, kurumsal yönetim, marka bilinirliği, yüksek kredibilite, likidite, kurumsallaşma gibi önemli avantajları da beraberinde getiriyor.

Aile şirketlerin halka açılmasının diğer önemli bir gerekçesi de hissedarlara sermaye artırarak mevcut hisselerinden çıkış imkânı sunmasıdır. Şirket ortaklarının ya da yatırımcıların sahip oldukları payların satışı yoluyla çıkış yapmaları açısından halka arz​, önemli seçenekler arasında yer alıyor.

Halka arz​ kararı için temel motivasyon, özel şirketlerin büyümesini hızlandıracak fonlara erişimini sağlamaktır. Şirketin kurumsallaşması, finansal ve mali raporların uluslararası standartlara kavuşması, şirket/marka bilinirliği, işveren çekiciliğinin artması, büyüme potansiyeli ve şirket değerini yükseltmesi, öz kaynağın güçlendirilmesi halka arzlar ile elde edilebilecek kazanımlar arasında yer alıyor. Ayrıca halka arz; aile şirketlerinin denetime tabi olması sonucunda kurumsallaşma, hesap verebilirlik, anlamında da katkı sağlamaktadır.

Şirketlerin paylarını halka arz​ etmeleri ve Borsada işlem görmeye başlamaları SPK​ ve Borsa İstanbul’un incelemelerini içeren bir süreç dahilinde gerçekleşmektedir. Ayrıca şirketler işlem görmeye başladıktan sonra finansal tablolarını belirli dönemlerde bağımsız denetim kuruluşlarına denetlettirmekte, ortaklarını ve kamuyu düzenli olarak bilgilendirmekte, SPK​ ve Borsa İstanbul'un sürekli denetimine tabi olmaktadırlar.

Halka açılmak ile şirketler, sermaye piyasası disiplini içerisinde mali ve diğer önemli bilgilerini kamuya duyurarak, düzenli ve zamanında raporlamalar yaparak, yatırımcıların ve ortaklarının ilgisine ve gözetimine maruz kalarak, daha hızlı bir şekilde kurumsallaşabilmekte ve kurumsal yönetim ilkelerini daha kısa sürede içselleştirebilmektedirler. Şirket yapısının kurumsallaşması, şirketin organizasyonunun güçlenmesi, başarısının ve sürekliliğinin kurucu ortak grubundan veya kurucu aileden bağımsızlaşmasına önemli katkılar yapmaktadır.

Aile şirketlerinde taht kavgaları! "Üçüncü kuşağı göremiyorlar..." - 4. Resim

"AİLE ŞİRKETLERİNDE KURUMSALLAŞMA SÜRECİ"

Aile şirketlerinde genellikle, şirketin ömrü kurucu ya da yönetimde söz sahibi olan aile bireylerinin ömürleri ile sınırlı olmasını beraberinde getirebilmektedir. Aile şirketlerinde işi tepeden yönetenler, kurucular aile bireyleridir. Dolayısı ile aile bireylerinin yönetimi ele aldığı şirketlerin kurumsallaşabilmesi, şirketin sürekliliği açısından önem arz eder. İşletmeleri kurumsallaşmaya zorlayıcı faktörler, günümüzde önemi daha fazla artan içsel faktörlerdir. İçsel unsurların başında insan kaynağı gelir. Aile şirketleri kurumsallaşarak iç kaynaklara olan bağımlılığı azaltabilmeye çalışmakta bu sayede de şirketin ömrünü uzatabilmeye çalışmaktadırlar.

"İKİNCİ KUŞAK İŞİN BAŞINDA DURMUYOR"

Sermayedar birinci kuşak aile üyelerinin hızlı karar verebilmek, hızlı büyüyebilmek, fırsatları değerlendirebilmek için “işin başında” olmayı elzem gördüklerini ancak ikinci kuşakta stratejik iş birlikleri, satın almalar, birleşmeler doğrultusunda ileriye ve geriye doğru büyümeler, holdingleşme, halka arzlar nedeniyle şirketin kurumsallaşmasının hızlandığını ve ister istemez işin başında bizzat durmak düşüncesinden uzaklaştıklarını söyleyebiliriz.

Ayrıca yabancı sermaye ortaklıklarının ve joint-venture yatırımların aile şirketinin kurumsallaşmasını hızlandırdığını da ekleyebiliriz. Bu bağlamda, ailenin kurumsallaşmasının genellikle şirketin kurumsallaşmasının gerisinde kaldığını, birinci kuşağın (kurucuların) vefatından sonra genellikle mirasçılar arasında aile şirketlerinin paylaşılması (sermayenin paylaşılması) sonucuyla karşılaşıldığını gözlemleyebiliyoruz.

Aile şirketlerinde kurumsallaşmanın hem aile hem de şirketin birbirine paralel kurumsallaşmasıyla anlamlı bir kurumsallaşma düzeyine ulaşabileceğini Aile şirketlerinde iç kaynak bağımlılığı konusunun fayda/maliyet analizi yaklaşımı doğrultusunda rasyonel olarak ele alınmasının sürdürülebilirlik ve kurumsal dayanıklılık açısından gerekli olduğun da altını çizebiliriz.

Kaynak: tgrthaber.com
500
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Sonraki Haber Yükleniyor...