Önce cami, sonra kilise, şimdi de Ramazan Hoca! Türkiye'yi karıştırma, Gazze'yi gizleme çabası

31 Mart'ta düzenlenecek mahalli idareler seçimleri için geri sayımda olan Türkiye​, son 1 ay içinde birbiri ardına yaşanan ve dini hassasiyetleri hedef aldığı çok açık, üç provokatif olayla sarsıldı.

ÖNCE CAMİ, SONRA KİLİSE

İlk olarak 9 Ocak'ta Fatih Camii imamı Galip Usta ve cemaatten Bilal Erdem, cami içinde taşkınlık yapan Ömer Salgın isimli bir şahsın saldırısına uğradı. Usta ve Erdem olaydan yaralı olarak kurtulurken saldırgan polis tarafından yakalanarak tutuklandı.

Bu olayın yankıları sürerken karanlık eller bu kez de Sarıyer'deki Santa Maria Kilisesi'ne uzandı. Kilisede 28 Ocak Pazar günü ayin sırasında maskeli iki kişi tarafından düzenlenen silahlı saldırıda kurşunların hedefi olan 52 yaşındaki Tuncer Murat Cihan isimli Türk vatandaşı hayatını kaybetti.

Batı'nın Orta Doğu'daki karanlık maşası DEAŞ​'ın üstlendiği olayın ardından Rus ve Tacik asıllı 2 katil zanlısı kısa sürede yakalanırken, provokatif saldırıyla bağlantılı olduğu düşünülen 51 kişi de  gözaltına alındı.

RAMAZAN HOCA SON HEDEF

Bu olayların yankısı sürürken son sarsıcı olayın adresi yine İstanbul​'un Fatih ilçesi oldu. Diyarbakır'da Ulu Camii’de İslam'ı vatandaşlara anlattıklarıyla sosyal medyada sembol isim haline gelen Ramazan Pişkin, İstanbul Fatih'te tartıştığı bir kişi tarafından bıçaklanarak öldürüldü.

Türkiye'nin özellikle dış siyasette stratejik adımlar attığı, iç güvenlik alanında da terör örgütlerine göz açtırmadığı bir dönemde gerçekleşen 3 olay, her fırsatta Türkiye’yi kaosa sürükleme çabası içerisine giren dış mihrakların yeni bir oyunu olarak yorumlandı.

Sosyolog, tarihçi ve yazar İsmail Öz, yaşananların zihinsel arka planına ilişkin önemli tespitlerde bulunurken, dış mihrakların bir kez daha geçmişe sergilediklerine benzer senaryoları hayata geçirdiğini söyledi.

TÜRKİYE'Yİ KARŞTIRMA, GAZZE''Yİ GİZLEME ÇABASI

Bu tip olayların çok boyutu olduğuna işaret eden Öz, "Birincisi arkada dönen espiyonaj yani istihbarat savaşları. Kilise saldırısının arkasından çıkan bütün bağlantılar gösteriyor ki bu aslında İsrail ajanlarının Türkiye'yi Filistin meselesinden geri bıramak ve kendi iç meseleleriyle hemhal hale getirme çabasıdır. Tabiri caizse Türkiye'yi kendi içine kapatarak dikkatleri Gazze'nin üzerinden çekme çabasıdır. Türkiye'nin Gazze'de üstlendiği rol, dünya çapında gösterdiği çaba ve oradaki zulmü tüm dünyaya afişe etme noktasında üstlendiği rolü engelleme çabasıdır" diye konuştu.

"HOLOKOST MAĞDURİYETİNİ OYNAYAMAYACAKLAR"

Türkiye'nin bu çabalarının İsrail'in bütün oyunlarını bozduğunun altını çizen Öz, "Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Lahey'de İsrail aleyhine açtığı davada mahkemeye sunduğu delillerin neredeyse tamamı, Türkiye'nin verdiği materyallerden oluşuyor. Belki orada bir karar çıkmayacak ama netice itibariyle geçmişinde halkı holokostu, soykırımı yaşamış İsrail'in, bugün soykırım suçlamasıyla yargılanması çok büyük bir hakikattir. İsrail'in artık holokost üzerinden mağduru oynayabileceği tablo ayaklarının altından kayıp gidiyor. Oysa bütün tarihleri boyunca buraya yaslandılar" ifadelerini kullandı.

"KIRILGAN FAYLARI HAREKETE GEÇİRME ÇABASI"

Olayların arkasındaki olağan şüpheli konumundaki dış güçlere dikkat çeken Öz, "Bütün bu realiteler çerçevesinde baktığımız zaman ABD'nin bu DEAŞ, PKK​, FETÖ gibi vekaletçi terör örgütleriyle ya da birtakım ajanlarla birlikte Türkiye içinde bir huzursuzluk oluşturma çabasını anlamlandıramamak,  tarihsel hakikatlerden hiç nasiplenememiş olmak anlamına gelir. Hristiyan cemaatinin seçilmesi, kırılgan faylarını harekete geçirmek, Türkiye'yi sosyolojik bir zelzele ile baş başa bırakmak gibi bir amaç taşıdığı çok açık" diye konuştu.

RASTGELE SEÇİMLER DEĞİL

Fatih'te öldürülen Diyarbakırlı Ramazan Hoca'nın, Fatih Camii imamının ya da seçilen kilisenin rastgele seçilmediğini dile getiren Öz, "Eğer biz bu olaylara yeteri kadar derinlikli perspektiflerden bakarak bir sonuca varamazsak, yarın bu sorgulamayı kaybettiğimizde onların emellerine hizmet etmiş oluruz" ifadelerini kullandı.