Tgrt Haber

Yeni bir siyaset anlayışına ihtiyaç var!

15 Ekim 2024 13:24 | Güncelleme :15 Ekim 2024 13:28

Siyaset denen kavram yüz yıllarca birçok tanımlamayla açıklanmıştır.  Siyasetten “mümkün olanın sanatı” olarak söz edenler olmuştur. Benjamin, “insanları kandırarak yönetme sanatı”nı siyaset olarak adlandırmış, “bir ulusun dünyada var olma mücadelesini yönetme sanatı” olarak tanımlayanlar da olmuştur. Aslına baktığınızda siyasete iki perspektiften yaklaşmak söz konusudur. Çatışmacı ve Uzlaşmacı.

İnsanın insanca yaşamına odaklanan, “ortak iyi” olarak siyasetin kişisel iyilerden önce gelen ve uzlaşması bir tutum göstermesi elbette ideal olanıdır. Bu durumda “ortak iyi”nin kişisel iyilere ve insanlara öncelikli oluşu, “yozlaşma”ya karşı alınan önlemdir.  

Kişisel çıkarların ve hazların toplumsal iyinin önüne konulması, ortak iyinin gerçekleştirilememesine neden olur. Bu noktada gerçekleşen her türlü eylem araçsallaşacak, çatışmacı ve kutuplaştırıcı bir dile ile toplumsal yozlaşma zemini oluşacaktır. Yozlaşan bir toplumdaysa mutluluk hiçbir zaman yakalanamaz. Sonuçta yozlaşma hem mutluluğu hem de özgürlüğü toplumdan uzaklaştırır. Ancak ortak iyiyi göz ardı eden ve eylemini çıkarlarına araç kılan kişiler, özgür eylemi de yitirirler. Bu nedenle insanların kendilerini gerçekleştirdiği, özgür olduğu, erdemle yaşadığı siyasal düzen, ortak iyinin sağlandığı adil düzen olmak durumundadır. Adil düzen, erdemlerin tümünü içeren düzendir. Nitekim Aristotales’in (2018)  ifadesiyle: “Adalette bütün erdemler bir arada bulunur. “

Türkiye’de var olan siyasal kültüre baktığımızda uzlaşma kültürünün uzağında çatışmacı, ben merkezli, merkeziyetçi, farklılıklara tahammül edemeyen bir görünüm sergiler. Siyasal partiler içselleştiremediği demokrasi kültürünü halka yayma vaadinde bulunarak tutarsız birer kuruluş haline geldi. Türkiye’de siyasal sahada yaşanan birçok etik sorun ortaya çıkar:

Bunlardan en önemlisi Türkiye’de toplumun farklı fikir ve davranışlara hoşgörülü olmamasıdır. Diğer sorunlardan biri ise toplumsal tüm problemlerin çözüm yerinin siyaset alanın olması nedeniyle Türkiye’de siyasetin yayılma ve müdahale alanının artmasıdır. Üstelik siyasal partilerin kendi içinde ve diğer partilere karşı uzlaşmacı değil aksine çatışmacıdır. Çünkü toplumsal anlayışlarımızdan ötürü ödün vermek; bir zaaf belirtisi olarak görülmektedir. Oysa demokrasi bir uzlaşma rejimidir. Demokrasiyle uzlaşmacı olmayan siyasal ahlak, sürekli bir gerilim ortamında olma izlenimi verir.

Hal böyle olunca Türkiye’de siyasal partiler açısından etik değerlerin gelişmesi ve sorun olmaktan çıkması, üç temel unsurun varlığıyla gerçekleşir. Bu unsurlar bilinçli seçmen, sorumlu parti anlayışı ve yönetim kalitesidir. Bu unsurların öncelikli yer aldığı yeni bir oluşuma ihtiyaç var bence. Aksi halde hep aynı söylemlerin tekerrür ettiği kutuplaştırıcı bir dil ile yürütülen bir siyasal iklime mahkum kalacağız. Özellikle gerekli kurallar ve denetim mekanizmaları oluşturacak ve gerekli yaptırımları uygulayacak bir siyasi harekete ihtiyaç var.  Gücünü kamusal yarar ilkesine aykırı bir biçimde bürokrasiyi partizan tutumları gözetmeden kullanacak parti oluşumlarına ihtiyaç var. Bu yönde kullanılmayacak kamusal güç yozlaşmanın önüne geçeceği gibi etik ilkeleri de önceleyen bir anlayışa dönüşecektir.

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Burcu Birden15 Ekim 2024 15:29

Daha basit ve anlaşılır bir dille yazar mısınız? Bir de Türk siyaseti ile ilgili savınızı destekleyici somut örnekler verirseniz , daha akıldq kalıcı olur

ADEM KAYA15 Ekim 2024 14:14

harika bir yazı olmuş, teşekküler Burcu hanım.