Tgrt Haber

Doç. Dr. Burcu Zeybek Yazıları

Doç. Dr. Burcu Zeybek

Doç. Dr. Burcu Zeybek

burcu.zeybek@istanbul.edu.tr
Yozlaşmanın Panzehiri Medeniyettir

Son günlerde akılalmaz şeyleri konuşur olduk. Öyle bir skandal ki kanımız dondu adeta. Ülkemizde yenidoğan bebeklerin şüpheli ölümleriyle ilgiliydi bu skandal. Türkiye'de Sosyal Güvenlik Sistemini dolandırmaya çalıştığı iddia edilen doktor, hemşire ve sağlık görevlilerinin eylemleri nedeniyle on iki bebek ölmüş.  Failler, gasbetmek için iki yöntem kullanmış: Öncelikle iş birliği yaptıkları özel hastanelerin yenidoğan koğuşlarına sağlıklı yeni doğanları yerleştirmişler. Daha sonra bebeklerin hasta olduğu izlenimini uyandırmak için çocukların kan testi sonuçlarında sahtecilik yapmışlar. 

SGK’dan para almak için yenidoğan bebekler öldürülüyorsa “yansın bu dünya” diyor insan! Bu olay sadece bir cinayet değil, aynı zamanda hepimizin insanlık meselesi! Ve bir kere daha görüyoruz ki gerçek şeytanlar aramızda dolaşıyor, sadece cehennemde değil.

Herkes çok öfkeli ama en çok üzüldüğüm konu, güven duygumuzu kaybetmemiz. Devletin çok acil bu durumu düzeltmesi gerekiyor. Şimdi, gerçekten yoğun bakıma ihtiyacı olan bir bebeği ailesinin güven duygusu zedelendiği için belki tedavi edemeyecekler. İşini doğru yapan bir doktor aileyi ikna etmek istese belki şiddet görecek ya da belki bir bebeğin hayatını riske atacak. İnsanların iyi veya kötü olmasına göre karar veremeyiz; çünkü bunu bilemeyiz. Bizim güvenimiz kurumlaradır. İnsanları denetlemesi gereken kurumların çok acil ve şeffaf şekilde toplumun güven duygusunu yeniden kazanacak adımları atması, işin içindeki her kişi ve kuruma gerekli cezaları vermesi gerekiyor. Toplumsal yozlaşmanın en büyük nedenlerden birisi temelde bir insan davranışının toplumsal sorun haline gelmesidir. Toplum içerisinde değer karmaşası oluşması ve zamanla faydacılığın her şeyin önüne geçmesi etik kuralların uygulanmasını etkiler. Yani toplumun etik değerleri ters  yüz olur. Bir toplumda geleneksel kabul gören normlar yerini para, statü, güç gibi kavramlara bırakırsa o toplum baştan çözülür. 

 Ve kabul etmek gerekir ki bu olay siyaset üstü bir olay. On iki bebek bilerek para için öldürülmüşken, kamuoyu baskısı şart. Kimlerin bu çeteyle bağı varsa ifşa edilmeli. Sağlık gibi hassas bir durumda hastaneye, doktora, hemşireye güvensizlik olmamalı. Ayrıca çetenin başında doktor var diye bütün doktorları kötü ilan edemeyiz. Unutmayalım ki bu skandalı ortaya çıkaran da başka bir doktor, ancak kötü her zaman kendine daha çok yer bulur, akılda daha çok izi kalır. Bu olayın izlerinin silinmesi de devletin görevidir. Sonuç olarak bu yozlaşmanın panzehiri medeniyettir. Medeniyetin kaynağı ise iyi bir ekonomi ve iyi bir eğitime dayanır.

21 Ekim 2024
Yeni bir siyaset anlayışına ihtiyaç var!

Siyaset denen kavram yüz yıllarca birçok tanımlamayla açıklanmıştır.  Siyasetten “mümkün olanın sanatı” olarak söz edenler olmuştur. Benjamin, “insanları kandırarak yönetme sanatı”nı siyaset olarak adlandırmış, “bir ulusun dünyada var olma mücadelesini yönetme sanatı” olarak tanımlayanlar da olmuştur. Aslına baktığınızda siyasete iki perspektiften yaklaşmak söz konusudur. Çatışmacı ve Uzlaşmacı.

İnsanın insanca yaşamına odaklanan, “ortak iyi” olarak siyasetin kişisel iyilerden önce gelen ve uzlaşması bir tutum göstermesi elbette ideal olanıdır. Bu durumda “ortak iyi”nin kişisel iyilere ve insanlara öncelikli oluşu, “yozlaşma”ya karşı alınan önlemdir.  

Kişisel çıkarların ve hazların toplumsal iyinin önüne konulması, ortak iyinin gerçekleştirilememesine neden olur. Bu noktada gerçekleşen her türlü eylem araçsallaşacak, çatışmacı ve kutuplaştırıcı bir dile ile toplumsal yozlaşma zemini oluşacaktır. Yozlaşan bir toplumdaysa mutluluk hiçbir zaman yakalanamaz. Sonuçta yozlaşma hem mutluluğu hem de özgürlüğü toplumdan uzaklaştırır. Ancak ortak iyiyi göz ardı eden ve eylemini çıkarlarına araç kılan kişiler, özgür eylemi de yitirirler. Bu nedenle insanların kendilerini gerçekleştirdiği, özgür olduğu, erdemle yaşadığı siyasal düzen, ortak iyinin sağlandığı adil düzen olmak durumundadır. Adil düzen, erdemlerin tümünü içeren düzendir. Nitekim Aristotales’in (2018)  ifadesiyle: “Adalette bütün erdemler bir arada bulunur. “

Türkiye’de var olan siyasal kültüre baktığımızda uzlaşma kültürünün uzağında çatışmacı, ben merkezli, merkeziyetçi, farklılıklara tahammül edemeyen bir görünüm sergiler. Siyasal partiler içselleştiremediği demokrasi kültürünü halka yayma vaadinde bulunarak tutarsız birer kuruluş haline geldi. Türkiye’de siyasal sahada yaşanan birçok etik sorun ortaya çıkar:

Bunlardan en önemlisi Türkiye’de toplumun farklı fikir ve davranışlara hoşgörülü olmamasıdır. Diğer sorunlardan biri ise toplumsal tüm problemlerin çözüm yerinin siyaset alanın olması nedeniyle Türkiye’de siyasetin yayılma ve müdahale alanının artmasıdır. Üstelik siyasal partilerin kendi içinde ve diğer partilere karşı uzlaşmacı değil aksine çatışmacıdır. Çünkü toplumsal anlayışlarımızdan ötürü ödün vermek; bir zaaf belirtisi olarak görülmektedir. Oysa demokrasi bir uzlaşma rejimidir. Demokrasiyle uzlaşmacı olmayan siyasal ahlak, sürekli bir gerilim ortamında olma izlenimi verir.

Hal böyle olunca Türkiye’de siyasal partiler açısından etik değerlerin gelişmesi ve sorun olmaktan çıkması, üç temel unsurun varlığıyla gerçekleşir. Bu unsurlar bilinçli seçmen, sorumlu parti anlayışı ve yönetim kalitesidir. Bu unsurların öncelikli yer aldığı yeni bir oluşuma ihtiyaç var bence. Aksi halde hep aynı söylemlerin tekerrür ettiği kutuplaştırıcı bir dil ile yürütülen bir siyasal iklime mahkum kalacağız. Özellikle gerekli kurallar ve denetim mekanizmaları oluşturacak ve gerekli yaptırımları uygulayacak bir siyasi harekete ihtiyaç var.  Gücünü kamusal yarar ilkesine aykırı bir biçimde bürokrasiyi partizan tutumları gözetmeden kullanacak parti oluşumlarına ihtiyaç var. Bu yönde kullanılmayacak kamusal güç yozlaşmanın önüne geçeceği gibi etik ilkeleri de önceleyen bir anlayışa dönüşecektir.

15 Ekim 2024