Denge kaybı, baş dönmesi ve kulak çınlaması gibi belirtilerle günlük yaşamı sekteye uğratan vertigo, dışarıdan bakıldığında tek bir rahatsızlık gibi görülse de aslında farklı nedenlere dayanabilir. Vertigo nedir, nasıl oluşur? sorusunun yanıtı, iç kulak sorunlarından beyinle ilgili problemlerine kadar uzanan geniş bir yelpazeyi kapsar.
Sağlıklı bir bedenin en kritik ihtiyaçlarından biri de dengedir. Gözlerinizle sabit bir noktaya bakarken aniden her şeyin döndüğünü hissettiğiniz oldu mu? Bu duygu, kısa süreli yaşandığında hafif bir rahatsızlık olarak geçiştirilebilir; ancak sık sık tekrarlıyorsa vertigo belirtileri söz konusu olabilir. Denge bozukluğu şikâyetinin altında yatan farklı faktörleri anlamak, hem hastanın yaşam kalitesini yükseltir hem de doğru tedaviye ulaşmanın yolunu açar. Bu yazımızda vertigonun oluşum dinamiklerinden tanı ve tedavi süreçlerine kadar detayları ele alıyoruz.
Vertigo, en basit tanımıyla “baş dönmesi” hissi olarak açıklanabilir. Ancak buradaki baş dönmesi, sıradan bir sersemlik değil, çoğu zaman etrafın yoğun şekilde dönüyormuş gibi algılanmasına yol açar. Bu durum, hastanın denge sağlamasını güçleştirir ve günlük aktivitelerini sekteye uğratır. Vertigo’nun altında yatan mekanizma, sıklıkla iç kulaktaki denge merkezinin işlev bozukluğundan kaynaklanır.
Diğer yandan, beynin dengeyle ilgili bölgelerinde (örneğin beyincik) meydana gelen lezyonlar veya sinir iletişiminde yaşanan aksaklıklar da vertigo şikâyetlerine yol açabilir. İskemik ataklar, tümörler ve hatta bazı viral enfeksiyonlar dahi bu duruma zemin hazırlayabilir. Dolayısıyla “Vertigo nedir?” sorusuna verilecek tek bir yanıt yoktur. Her hasta farklı öykü ve farklı tetikleyicilerle değerlendirilmelidir.
Vertigo belirtileri, sadece baş dönmesiyle sınırlı kalmaz. Görme bulanıklığı, kulak çınlaması, mide bulantısı ve kusma gibi semptomlar da tabloya eşlik edebilir. Özellikle hareket hâlindeyken bu semptomlar daha belirgin hâle gelir. Kimi hastalar ise aniden ortaya çıkan ataklardan şikâyet eder; ataklar birkaç saniye ya da dakika sürebileceği gibi saatlerce de devam edebilir.
Teşhis aşamasında, uzman hekimler çoğunlukla hastanın tıbbi öyküsünü ayrıntılı bir şekilde sorgular ve nörolojik muayene yapar. İç kulak fonksiyonlarını test eden “elektronistagmografi” veya “videonistagmografi” gibi özel tetkikler de kullanılabilir. Yine beyinle ilgili bir şüphe varsa MR (Manyetik Rezonans) gibi görüntüleme yöntemlerine başvurmak gerekebilir. Böylece vertigoya neden olan faktör tam olarak saptanır ve hastaya uygun bir tedavi rotası çizilir.
Vertigo tedavisi, öncelikle bu sorunun kök nedenine göre değişiklik gösterir. Örneğin iç kulaktaki kristallerin yerinden oynamasından kaynaklanan benign paroksismal pozisyonel vertigo (BPPV) durumunda, egzersizlerle kristalleri doğru konuma getirmeye yönelik
manevralar (Epley manevrası, Semont manevrası vb.) oldukça etkilidir. Bunun yanı sıra, kulak enfeksiyonu veya iltihap söz konusuysa, antibiyotik ve antiinflamatuar ilaçlar kullanılabilir.
Bazı hastalarda ilaç tedavisi, denge rehabilitasyonu ve stres yönetimi de büyük rol oynar. Zira psikolojik faktörler veya hipertansiyon gibi dolaşım sorunları da vertigoyu şiddetlendirebilir. Tedavi süreci bazen birkaç hafta sürebilirken, kronik vakalarda düzenli takip ve yaşam tarzı düzenlemeleri gerekebilir. Her durumda, erken teşhis ve uygun tedavi yaklaşımı, hastanın yaşam kalitesini önemli ölçüde yükseltir.