Suudi Arabistan'da kariyerine devam eden Fatih Terim, TRT Spor'a açıklamalar yaptı ve gündemi değerlendirdi. Galatasaray'ın 5. yıldız konusunu da yorumlayan Fatih Terim, Türk futboluyla ilgili önemli analizler yaptı.
Fatih Terim, Suudi Arabistan günlerine ve Süper Lig'deki şampiyonluk yarışına dair açıklamalarda bulundu. Futbolda değişimin şart olduğunu savunan ve kurallarla ilgili farklı önerilerde bulunan Terim'in TRT Spor'a yaptığı açıklamalar şöyle:
"Suudi Arabistan'ı takip ediyordum, kaliteli bir lig. Ligdeki bazı maçlardaki tempo, Avrupa'nın önde gelen takımlarındaki gibi. Sistem dolayısıyla birtakım farklılıklar çıkıyor ama genel olarak iyi ve gelişime açık bir ligdeyiz. Esasen 'Bana zaman tanıyın' diyen bir teknik adam değilim. Al Read ve Damac galibiyetleriyle doğru yola girdik. Düşündüklerimizi yavaş yavaş yapmaya başladık."
"Suudi Arabistan, 2034 Dünya Kupası'nı aldı. Bir de 2030 vizyonu vardı. Bu 10 sene içerisinde Suudi Arabistan'ın hamlesinin ve yatırımının çok daha büyük olacağını düşünüyorum. 20-21 yaşındaki Suudi Arabistanlı futbolcuyu Avrupa'da göreceksiniz. Oyuncularını hazır tutmak için böyle bir planları var. Dünyanın en iyi 10 liginden biri olmak için uğraşıyorlar."
"Futbolda çok uzun süre önce milliyetlerin fark yaratmaması gerektiğini söyledim. İyi veya kötü yönetici var. İyi hoca, kötü hoca var. İyi oyuncu, kötü oyuncu var. Hatta iyi başkan, kötü başkan var. Hakem de ya iyidir, ya da kötüdür. Bu tartışmaların akıllarda başka sorunlar olmasından dolayı kaynaklandığını düşünüyorum. Akıl bu tip sorularla meşgul olursa, bugün hakemin milleti yarın ise bambaşka bir şeyi tartışılır. Yabancı hakemle namağlup şampiyon olmuş, kupayı kazanmış, grubunu namağlup bitirmiş ve Türk hakemleriyle tarihin en büyük cezalarını almış bir teknik adam olarak söylüyorum. Yabancı hakemi destekleyelim ama bunu yaparken kendi hakemlerimizi de bitirmeyelim. Hakemlerimiz, UEFA organizasyonlarında gayet iyi maç yönetiyor. Ülkemizde birçok alanda olduğu gibi, futbolda da sadece şikayet var. Çözümlerin, projelerin öne çıkması lazım. Bir değişim için adım atılmalı, çözüm önerisinde bulunmak gerekiyor. Herkesin üzerindeki baskı ortadan kalkar. Hakemler rahatlar, baskı azalır. Herkes en iyi oyuncuları, en iyi maçlarda izler. Hakemlerin üzerindeki baskıyı azaltalım. En yüksek cezaları aldım ama bu kadar hırpalanmalarına gönlüm razı değil."
"Sıkıntıların hakem atamalarından olduğu görülüyor. Belki Kulüpler Birliği'nin kontrolünde bir grup kurmalı ve atamaları onlar yapmalı. Kulüplerin bunu istemeleri lazım. TFF yapması gerekenleri yapar ama atamayı kulüpler kendileri de yapabilir. Şahsi görüşüm, TFF'nin o kadar çok işi var ki... Türk futbolunun bu kısır tartışmalardan uzak kalması gerekir."
"Arsene Wenger, ofsayt kuralının değişmesi gerektiğini söylüyor. Ben de merakla bekliyorum neler getireceğini. Bildiğim kadarıyla denemeler olacak. İlk beklenti, gol sayısının artması yönünde. Benfica - Barcelona maçında omuzdan ofsayt oldu ama ayaklar gerideydi. Hücum oyuncusunun vücut olarak önde olması halinde ofsayt olabileceğini söylüyor. Bu tartışmaları bitirir mi, hayır! Kendi ülkemizi de tanıyoruz, futbol her an bilmediğiniz yerden sorar. Milyonlarca örneğe benzemeyen başka bir pozisyonla karşı karşıya kalırsınız. Bu işin bir parçası olarak tartışmalar devam edecektir. Küçük farkların, büyük neticeler ortaya çıkarması anlamında heyecan verici bir değişiklik olabilir. Bunları biz yaşadık. Arkadan kafasına dokundu, bir adım ilerde, bir adım geride... Bunlar bitmez. Birkaç kural daha değişmeli, belki kaleme alırım ve UEFA'ya yollarım. Sarı ve kırmızı kart arasında kalan pozisyonlar var, buna turuncu diyorum. Öyle bir müdahale oluyor ki, bir toplulukla izlerken ben sarı, sen kırmızı diyorsun. Ne yapılabilir diye bakıyorum, biri hafif buluyor kararı, biri ağır buluyor. Bir ceza verilir, 5 dakika dışarı çıkar oyuncu."
"Şimdi kalecilerin topu 8 saniye elinde tutması halinde köşe vuruşu olacak! Bu kural 6 saniyeydi ve endirekt serbest vuruş veriliyordu. Yakın zamanda bize olan kimseye olmadı, 16 saniye dedi hakemimiz... İsmini söylemeye gerek yok. Bu 6-8 saniye kuralı, en azından o dönemde hem ihmal edildi, hem de suistimal edildi. O maçtan sonra bir daha 6 saniye ihlaline ben dünyada rastlamadım. Bu konunun üzerine gidilmeli ama sağlaması da belki basketboldaki gibi sayılarak yapılmalı. Sarı kart için 4 kart önermiştim, yaşadığım bir şeydi. Orada mantıklı bir şey var, derbi oynayacağınız zaman sınırdaki oyuncular için başlıyorlar... Belki bazı hocalar öne geçtiğinde, sınırdaki oyuncuyu çıkarıyor ama sonra başka sonuçla karşılaşıyor. Oyuncu kendini kasıyor. Tüm bu tartışmaların önüne geçebilirsiniz. 4 ve katı oyuncu kart alırsa, cezanın hangi maçta uygulanacağına kulübü ve kendi karar veriyor. Derbi öncesi tartışmalar ortadan kalkar, basit bir kural. Mesela ceza çekme değil mi? Hangi maçta çektiğinin bir önemi yok. Tersi durum herkes için zor! Bu birkaç ayrı açıdan herkesin gönlünün ferah olacağı karar. Önünde 4 maç var, bir maç seçilir ve ceza çekilir. Ceza verme niyetiniz varsa, zaten veriyorsunuz."
Aldığı cezalar hakkında konuşan deneyimli teknik adam, şu sözleri sarf etti:
"Hatırlayalım, bir Şampiyonlar Ligi maçı öncesi bizim hepimizin cezaları açıklandı. Schalke maçı öncesi bana ceza soruldu; 'İyi yapmışlar, maçtan önce açıklamışlar. Keşke bir de Schalke'ye tebrik mesajı yollasalar' dedim. Biliyor musun kaç maç ceza aldım? 6 maç almıştım, ceza 10 oldu. Bu çok güzel bir espri, buna 4 maç ceza verilir mi? Herhalde o günkü görevliler, 'Ben iyi iş yaptım' diye övünüyorlardır."
"Oyuncu değişikliklerinde bir tabela var, önce kağıda yazıyorsunuz ve sonra dördüncü hakeme veriyorsunuz. Dördüncü hakem başlıyor tabelada göstermeye, bazen bu ışık takılıyor. Hepimizin niyeti topun oyunda kalma süresini artırmak ve iyi futbol izletmek. Oyun her saniye durmamalı; oyuncum hazır, yan hakemin yanına geldi ve girdi. Bu daha pratik değil mi? Maç listesinde ismi yazılmayan oynayabilir mi? Zaten herkes oyuncuları tanıyor, bu da belki kolaylaştırılabilir. Oyuncu karşı tarafta yani dördüncü hakemin karşı çizgisinde sakatlanıyor, dışarı alınıyor. Tedavisi bitiyor ve hakemden işaret bekliyor. O sırada kulübelerin oraya gelmesi gerekiyor! Yahu arkadaş yabancı biri mi giriyor maça? Futbolcu neden o yolu yürüyor, oyuna giremiyor?"
"Hakemin bu kadar teknolojide sarı kart ve kırmızı kart için not alması nedir Allah aşkına? Bunlara çözüm bulunması lazım, bunları aşmamız lazım. Akıcı bir oyun... Benim bütün derdim bu. Herkes zevk almalı, şekilcilikten uzak kalmalıyız biraz. Bu söylediklerim size mantıksız geldi mi? Uygulanır, uygulanmaz ama denemeye değer. Taç atışının ayakla yapılması durumu vardı, denendi. Ancak futbolun üslubuna uymadı. Bu dediklerim de denenebilir, doğru şeyler vermiyorsa vazgeçersiniz. Zaten bunların denemesi ya genç takımlarda ya da kadın milli takımların alt yaş gruplarında deneniyor. Futbol da her şey gibi değişime açık olmalı."
“Galatasaray’da 50. yılım doldu. Söylerken kolay ama yarım asır! Fiziksel olarak içinde bulunmadığım zamanlarda bile tek kulübe adanmış hayat! Galatasaray ile bağım çok güçlü. Ancak bunlardan bağımsız olarak söylüyorum, şampiyonluk ve 5. yıldız Galatasaray’ın hakkı! Galatasaray’ın camia olarak buradan geri adım atmayacak donanımı ve kalitesi var. Arzum ve gönlüm, Galatasaray’ın şampiyonluğundan yana. Bunun için bir arada olmaya ihtiyacımız var. Galatasaray camia olarak güçlü kalmalı ve etrafına güçlü duvarlar örmeli. Galatasaray hiç kimse tarafından kolayca dokunulabilir olmamalı. Şampiyonluklar ve başarılar böyle gelir. Sezonun geri kalanında tek bir vücut olmalıyız. Bir Galatasaraylı olarak isteğim ve temennim bu. Galatasaray özlenmez mi? Çalışmak veya çalışmamak hiç önemli değil. 50 senemi verdim, kolay değil. Galatasaray özlenir.”
“2012’de şampiyonluğumuzda Florya dışında izdiham olduğunu haber verdiler. Formül bulduk hemen, ‘Açın kapıları ve herkes içeri girsin’ dedim. Sabaha karşı Florya’ya ulaştık ve tarihi bir atmosferi gördük, balkona çıktık. O günden beri gelenek oldu. Gelenekler ve ilkler unutulmaz ve daima tekrarlanır. Büyük kulüpler gelenekleriyle yaşar. Kemerburgaz’da bu aile ortamının devam edeceğine inanıyorum. Bütün doğrular bu yönde. Galatasaray’ın ruhunu yaşatan yer Florya’dır ve Türk futbolu için büyük bir değerdir.”
“Arda Turan’ı görünce çok mutlu oluyorum. Neredeyse Arda’nın başarılı futbol hikayesini beraber yaşadık. Çocuk yaşlarda tanıdım ve tüm kariyerine şahitlik ettim. Sevdiğim biri, meslektaşım olduğu için mutluyum. Onun her zaman iyi bir teknik adam olacağına inandım. Ülke tarihinin en kariyerli futbolcusu, çok önemli teknik adamlarla çalıştı ve büyük kulüplerde çalıştı. Şu anda istekli ve öğrenmeye hevesli. Futbolu seviyor ve olağanüstü iletişimi var. Ona bir gün ‘Sen, beni geçebilirsin. Buna inanıyorum’ dedim. Gaziantep FK - Eyüpspor maçını izledim. Selçuk İnan ve Arda Turan’ı görünce çok mutlu oldum. Albert Riera da teknik adam oldu. Çalıştığım herkes teknik adam olarak beni geçsin, bu potansiyel hepinizde var. Onlara hep söylerim, futbolculukla teknik adamlık çok farklı. Burada da iz bırakacaklardır. Araştırmacı olmalılar ve günü takip etmeliler. Başarılarından gurur duymaya ve onları izlemeye devam edeceğim.”
“Galatasaray tarih boyunca birçok yıldız transfer etti ve Victor Osimhen de bunlardan biri. Yerli ve yabancı çok büyük yıldızlar gördük Galatasaray’da. Beni heyecanlandıran bir forvet Osimhen. Kısa sürede Galatasaray ile arasında çok özel bir bağ oluştu, yetenekleri üst düzey. Oyuncu yetenek olarak Avrupa’nın en iyi 9 numaralarından biri. Oyun içinde sürekli arayışta, kazanma arzusuyla Galatasaray’a yakışıyor. Herkes Osimhen gibi oyuncu ister. Galatasaray'ın, Osimhen gibi oyuncuları kadrosunda bulundurma ihtiyacı ve misyonu var. Bundan sonra hep öyle olacak gibi; öyle görünüyor. Mauro Icardi de farklı özelliklerde ve birbirlerini tamamladılar. Icardi de çok özel bir oyuncu, sadece tek bir pozisyonda oynayan biri değil. Sayısı azalan, nitelikli bir forvet. Umarım en kısa zamanda geri döner. Galatasaray’ın çok değerli oyuncuları var. Bu seviyeye ulaşan her oyuncu değerlidir ve Galatasaray taraftarı, o formayı giyen herkese sevgi gösterecektir.”
“Ne 3’lü, ne de 4’lü bugün ilk defa oynanıyor! Türkiye neredeyse hayatı boyunca 4’lüden sonra 3’lü oynadı. Numaralar bir durum tespitidir. Oyun içinde saniyede bu dizimler değişir, burada önemli olan mantalitedir. Bazen 3’lü oynarsın, 4’lüye kaydırmalı oynarsın. Burada teknik adamın veya teknik grubun ne oynatmak istediği çok önemlidir. Teori ile pratiği iyi birleştirmek lazım. Futbolu sahada oynarken, sizin hazırladığınız bir takımın, koyduğunuz mantaliteyi ne kadar uyguladığı önemli. Oyunda antrenörün her şeye hazır olması lazım. Bunlar maç öncesi yorumcu ve maçı anlatanların bilgi vermek amacıyla yaptığı söyleşilerdir. Bu kadar numaraları büyütmeye gerek yok! Futbol bir anlayıştır!"
"Felsefeniz ne? Önemli olan bu. Antrenörlüğe başlarken topun kontrolünün bende olmasını istedim. Hayatım boyunca ‘pas’ kelimesini ağzımdan düşürmedim. 1996’da baskı ve pres ortaya koydum, benim anlayışım değişmedi ama o gün fikir olarak bunu ortaya koydum ve hiç vazgeçmedim. Oyuncuyu geri koşturmamak için aynı anda reaksiyon gösteren takım ortaya çıkardık. İyi defans yapmak büyük bir sanattır. İyi hücum olağanüstü yetenek ve çok çalışma ister. Türkiye futbol olarak önde yer almadığı için 1996-2000’de yaptıklarım ses getirmemiş olabilir ama Avrupa’da çok övgü aldı.”
“Bazı kulüpler 14 yabancı kotasını dolduruyor, bütçen yetmiyorsa yabancı alma! İyi oynayan yerli yerine yabancı alınıyor mu? Hayır! Kulüpte ekonomik sıkıntı varsa, 14 yabancı alıyorsan cezayı keserim! Araya birilerini soksan da müsaade etmem, bir daha ekonomik hata yapamaz! Caydırıcılık bu. Her sezon sonu tekrardan toplanılmalı ve teknik, idari değerlendirmeler yapılmalıdır. Günü kaçırırsanız, günceli kaçırırsınız! Sürekli güncel olmalısınız.”
“Kerem Aktürkoğlu’nun yeri benim için ayrı, onun hikayesinde yer aldığım için gurur duyuyorum. Dünyada oynayan birçok Türk futbolcumuz var. Birçoğuyla beraber yol gittik, Arda Güler de böyle. Real Madrid maçını izlerken, oyuncu değişikliği olduğu zaman Arda’yı bekliyorum. Bu kendi ülkemizin yapısı, özellikle Avrupa’da gurur duymamak mümkün değil. Türk futbolcusu dünyanın her yerinde oynar, bu tescil edilmiştir. Hangi oyuncu ‘Avrupa’da yapabilir miyim?’ diye sorduğunda, düşünmeden gitmesi gerektiğini söylüyorum. Türkiye’nin de buna ihtiyacı var. Göndermeliyiz ve desteklemeliyiz. Kenan, Hakan, Arda, Altay… Avrupa’nın bu noktada bir sınırı yok. İlerisi olmaları farklı bir zaman ister ve biz her yıl bu sayıyı artırmalıyız.”
"Ben buradayım. Ne zaman olursa olsun Türk futboluna katkı vermek için hazırım. Şunun şurasında 30-40 senemiz var (Gülerek). O kadar kaldı yani. Bunu en faydalı şekilde geçirmek istiyorum. Futbol benim hayatım. Gücüm yettiği sürece, emekliye ayrılmadığım sürece Türk futboluna katkı sağlamak, yardım etmek isterim. Herhangi bir planım ve programım yok. Bu iş benim işim, hayatımda en iyi bildiğim iş bu. Herhangi bir yer... Böyle bir durumum yok. Futbol enstantanedir ve bir saniye sonra ne olacağını bilmezsin. Dışarıda da öyle yaşıyorum."