İnsan beyni üzerine çığır açan keşif: "Meğer hiçbir şey bilmiyormuşuz" diyerek duyurdular

Bilim dünyasında devrim niteliğinde bir keşif: Avusturya Bilim ve Teknoloji Enstitüsü'nden (ISTA) araştırmacılar, insan beyninin hafıza merkezi olan hipokampüs üzerine yaptıkları çalışma ile nörobilim anlayışını kökten değiştirecek bulgulara ulaştı. Çalışma, insan beyninin nasıl çalıştığına dair bugüne kadar yapılmış en kapsamlı araştırmalardan biri olarak öne çıkıyor.

BEYNİN HAFIZA MERKEZİ HİPOKAMPUSU İNCELEDİLER

Bilim insanları beynimizin nasıl çalıştığını anlamak için yıllardır kemirgenleri kullanıyor. Peki ya bir fare beyni ile bir insan beyni birbirinin basitçe ölçeklendirilmiş versiyonları değilse? Araştırmacılar, beynin hafıza merkezi olan hipokampusun içine eşi benzeri görülmemiş bir bakış attıklarında keşfettikleri şey tam olarak buydu.

Epilepsi tedavisinde uzmanlaşmış beyin cerrahlarıyla iş birliği yapan araştırma ekibi, nadir bulunan bir hazineye erişim sağladı: ameliyat geçiren 17 hastadan alınan bozulmamış, canlı insan beyin dokusu. Çalışmada yer alan doktora sonrası araştırmacı Jake Watson bir basın açıklamasında şöyle dedi:

"İlk hasta örneklerini incelemeye başlar başlamaz, insan hipokampusu hakkında ne kadar çok şey bilmediğimizi fark ettim. Burası kemirgenlerde en iyi çalışılmış beyin bölgesi olmasına rağmen, insan fizyolojisi hakkında hiçbir şey bilmiyormuşuz gibi geliyordu."

İNSAN BEYNİ İLE FARE BEYNİ ARASINDAKİ FARK

Araştırmacılar, çok hücreli yama-kelepçe kaydı ve süper çözünürlüklü mikroskopi gibi teknikleri kullanarak, insan beyninin sinirsel bağlantısının farelerde gözlemlediğimizden farklı olduğunu keşfetti. İnsan hipokampusu, özellikle de hafıza depolaması için çok önemli olan CA3 adlı bir bölge, nöronlar arasında daha seyrek bağlantılara sahip. Şaşırtıcı bir şekilde, bu bağlantılar aynı zamanda daha güvenilir ve kesindir. Bunu kaba bir taslak ile detaylı bir tabloyu karşılaştırmak gibi düşünün.

Bir fare beyninin çok sayıda, bir şekilde kesin olmayan sinirsel bağlantılara sahip olabileceği yerde, insan beyninin daha az sayıda ancak daha hedefli yollara sahip olduğu anlaşıldı. Bu benzersiz kablolama, karmaşık anılar oluşturma ve karmaşık çağrışımlar yapma konusundaki olağanüstü yeteneğimizi açıklıyor.

Çalışmanın Baş Araştırmacısı ve Magdalena Walz Yaşam Bilimleri Profesörü Peter Jonas, "Çalışmamız, beyin anlayışımızı insan perspektifinden yeniden düşünmemiz gerektiğinin altını çiziyor. Kemirgen model organizmalar kullanılsa bile beyin devreleri üzerine gelecekte yapılacak araştırmalar insan beyni göz önünde bulundurularak yürütülmelidir" ifadelerini kullandı.

Çalışma sadece mevcut sinirbilimsel modellere meydan okumakla kalmıyor, aynı zamanda anıları nasıl depoladığımızı ve geri getirdiğimizi anlamak için heyecan verici yeni yollar açıyor. Büyükanne ve büyükbabalarımızla yaşadığımız o değerli anlardan, öğrenmemizi ve uyum sağlamamızı sağlayan karmaşık sinirsel süreçlere kadar beynimiz araştırmacıları şaşırtmaya ve büyülemeye devam ediyor.

Watson, "Geriye dönüp baktığımda, bir fizyolog olarak kariyerimdeki en güzel gün, ilk insan dokularının laboratuvarımıza geldiği gündü" diye ekledi.