ABD-Çin gerilimi dijital alanda siber casusluk tehdidini ortaya çıkardı. Türk şirketleri bu tehdit karşısında hazırlıksız. Özellikle cloud hizmetleri, yazılım altyapıları ve akıllı cihazlarda dışa bağımlılık siber güvenlikte ciddi bir zaafı da gözler önüne serdi. Yeni nesil ticaret savaşı kodlar, virüsler ve algoritmaları yeniden dönüşüme sokacak. Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Adli Bilişim Uzmanı Prof. Dr. Ali Murat Kırık, konuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
Çin-ABD gerilimi, siber casusluk tehlikesiyle beraber dijital alanında yeni bir savaşı da başlatacak. Türk şirketleri, dışa bağımlılık nedeniyle bu savaşın kolateral hasa'ını görebilir. Vergi savaşında teknoloji casusluğu tehlikesi kapıda.
Vergi savaşında teknoloji casusluğu tehlikesi başladı. Çin ve ABD arasındaki ekonomik gerilim, teknoloji şirketlerini ‘siber casusluk’ tehdidiyle karşı karşıya bırakıyor. Türk firmaları ise bu siber fırtınaya hazırlıksız yakalanabilir.
Çin’in ABD ürünlerine getirdiği ek vergi, sadece fiziksel ürünlerle sınırlı bir misilleme değil. Uzmanlara göre bu adım, dijital alanda da karşılıklı gizli operasyonlar çağını başlatabilir.
Amerikan teknoloji şirketlerine yönelik siber saldırıların sayısında artış görülürken, Çinli yazılım ve donanım şirketleri de benzer tehditlerle karşı karşıya. Arada kalan ülkelerdeki şirketler ise siber savaşın kolateral zarar riskini taşıyor. Türkiye bu risk haritasının tam ortasında yer alıyor.
ABD’nin Huawei ve TikTok gibi Çinli teknoloji devlerine uyguladığı baskılar, Çin’in karşı hamleleriyle dijital çatışmaya dönüştü. 2025 yılı başından itibaren, özellikle veri güvenliği ihlalleri, kimlik avı saldırıları ve fidye yazılım girişimlerinde belirgin bir artış yaşandı. Siber güvenlik uzmanları bu saldırıların çoğunun gizli devlet destekli olduğunu söylüyor.
Türkiye’de faaliyet gösteren teknoloji, savunma ve finans şirketleri Çin veya ABD kaynaklı sistemleri kullandıkları için dolaylı hedef tahtasında. Özellikle cloud hizmetleri, yazılım altyapıları ve akıllı cihazlarda kullanılan bileşenlerin dışa bağımlılığı, siber güvenlikte ciddi bir zaafa işaret ediyor.
Sıradan antivirüsler ya da VPN çözümleri bu tür devlet destekli saldırılar karşısında yetersiz kalabilir. Türk şirketlerinin kendi siber istihbarat birimlerini kurması gerekiyor. Çünkü bu sadece verilerin değil, şirketlerin itibarının ve pazar değerinin savaşı olacak.
TGRT Haber'den Kübra Çelebi'ye konuşan Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Öğretim Üyesi ve Adli Bilişim Uzmanı Prof. Dr. Ali Murat Kırık, konuyla ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.
"Evet harekete geçmeli çünkü artık siber saldırılar sadece özel şirketleri değil, ülkelerin güvenliğini de tehdit ediyor. Türkiye, Çin ve ABD arasındaki dijital gerilimin ortasında kaldığı için, bu tür saldırılardan etkilenme riski çok yüksek. Bu yüzden devlet kurumları siber güvenlik konusunda daha aktif olmalı. BTK, TÜBİTAK, Siber Güvenlik Başkanlığı ve Savunma Sanayi Başkanlığı gibi kurumlar birlikte hareket ederek kapsamlı bir siber savunma planı hazırlamalı.
Ayrıca, özel şirketlerin de bu tehditlere karşı yalnız bırakılmaması gerekiyor. Devlet, yerli siber güvenlik çözümleri geliştiren firmalara destek vermeli. Aynı zamanda, kamu kurumlarında kullanılan yazılım ve donanımların yerli olması teşvik edilmeli. Böylece hem dışa bağımlılık azalır hem de kritik veriler daha güvenli hale gelir.
Elbette direk çözüm bu, zira dışa bağımlı olduğumuz sürece siber güvenliğimiz her zaman tehlikede olacak. Eğer kullandığımız yazılım ve donanımlar başka ülkelerden geliyorsa, bu sistemler üzerinden bizi izlemek veya saldırmak çok daha kolay hale geliyor. Yerli yazılım ve donanım kullanmak, bu riskleri azaltır ve kontrolü tamamen bize verir.
Hatırlatmam gereken bir şey var ki bu geçiş hemen olacak bir şey değil. Devletin ve özel sektörün birlikte hareket etmesi, ar-ge yatırımlarının artması gerekiyor. Üniversitelerle iş birliği yapılarak genç yazılımcılar teşvik edilmeli. Kendi işletim sistemimizi, veritabanımızı, bulut sistemimizi geliştirmek uzun vadede dijital bağımsızlık sağlar.
Teorik olarak mümkün gibi görünse de pratikte siber nötrlük gerçekten çok zor. Çünkü her ülke kendi dijital altyapısını korumak için diğer ülkeleri gözetleyebiliyor. Türkiye gibi iki büyük gücün yani ABD ve Çin’in arasında kalan ülkeler, tarafsız kalmaya çalışsa da kullandıkları teknoloji nedeniyle dolaylı olarak taraf haline gelebiliyor. Örnek vermek gerekirse; ABD yapımı bir yazılım kullanıyorsanız, Çin’in hedefi haline gelebilirsiniz. Misal Deepseek’in çıkışında Çin’e yönelik baskıları ve algı operasyonlarını unutmamak lazım.
Bu nedenle Türkiye’nin siber nötr kalabilmesi için, dışa bağımlılığı azaltması ve kendi teknolojisini geliştirmesi şart. Ne kadar az dış teknoloji kullanılırsa, o kadar az dış baskı altında kalınır. Siber nötrlük, tarafsızlık ilan etmekle değil, dijital altyapınızı dış tehditlerden bağımsız hale getirmekle mümkün olur diye düşünüyorum."