Yeni yasayla İstanbul'dan göç dalgası başlayacak
Birçok soru işaretlerine neden olan yeni Kentsel Dönüşüm Yasası, özellikle deprem bölgesinde yaşayan konut sahiplerini yakından ilgilendiriyor. Kentsel dönüşüm için mülkiyet hakkının kullanımına sınırlama getiren düzenlemeyi değerlendiren Avukat Melda Merve Tekcan, yeni yasa ile maliyetlerin artacağı İstanbul'dan göç dalgasının başlayacağını söyledi. Tekcan düzenlemeyle ilgili soru işaretlerini tgrthaber.com.tr’e anlattı.
ÖZEL HABER | İMRAN BARAN | tgrthaber.com.tr
Birçok tartışmaya neden olan ve uzun zamandır konuşulan afet riski altındaki alanların yenilenmesine yönelik yapılan yeni Kentsel Dönüşüm Yasası, TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. 8 Kasım’da Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren yasanın detayları tartışmaları da beraberinde getirdi. Muhalefetin eleştirdiği düzenlemedeki soru işaretlerini Avukat Melda Merve Tekcan tgrthaber.com.tr'ye değerlendirdi.
Mevcut Kentsel Dönüşüm Yasası'na göre, riskli yapı olarak nitelendirilen binalar için yıkım kararının verilmesine rağmen, kat maliklerinin karara itiraz etmesiyle sürecin sekteye uğradığını söyleyen Avukat Tekcan "Eski yasayla yapı kararının hatalı çıkma ihtimaline karşı en az 2-3 sene kat malikleri binada oturmaya devam ediyordu" dedi.
Tekcan, yeni düzenleme ile yıkım sürecine ilişkin tek seferde 90 günlük süre verildiğini bunun da uzatmatılmasının mümkün olmadığını belirterek şöyle konuştu:
"16 Ekim’de Kentsel Dönüşüm Başkanlığı kuruldu. Dolayısıyla yetkiyi de tek elde topladılar yeni yasayla beraber. Özetle 90 günlük süre içerisinde yıkılmadıysa taşınmaz, masrafları mülk sahibinden almak üzere yıkım ve yeniden yapım süreci başlayacak” diye konuştu. Yeni düzenlemeden önce binanın yeniden yapılması da çok büyük bir handikaptı. Kat malikleri arasında yeni yapının şeklinin nasıl olacağı, kimin nereden yer alacağı, binayı kimin yapacağı, hangi müteahhit ile sözleşme imzalanacağı gibi hususlarda çok ciddi uyuşmazlıklar vardı. Bu nedenle yıkımı çok kısa sürede gerçekleşip, senelerce yeniden yapılamayan taşınmazlar oluyordu kentsel dönüşüme girmesine rağmen. Normalde 2/3 oranında bir çoğunluk olması gerekiyordu binanın yeniden yapımı için. Bu 2/3 çoğunluğu saf çoğunluğa çevirdiler. Yani yüzde 50+1 haline geldi yeni yasayla birlikte. Dolayısıyla binanın yeniden yapımı için karar alma sürecinde ki çoğunluk sayısı da düşürülmüş oldu.”
“DEVLET VARSA İNSANLAR GÜVENİYOR”
Önceki yasanın olumsuz yanlarının daha çok olduğunu belirten Tekcan, yaptırımların süreci hızlandıracağını söyledi. Yeni yasadan önce birtakım kampanyalarla kat maliklerine destek verildiğini aktaran Tekcan, bağımsız müteahhitlerden ziyade kamu kuruluşlarına daha çok güvenildiğini şöyle anlattı:
“Bu kampanyaların iki ayağı vardı; ya devlet ortaklığı bulunan yarı kamu kurumu niteliğindeki kuruluşlarla kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılacaktı ve bu kuruluşlar yapımı tamamlayınca kat maliki satın alacaktı. Ya da kat malikleri herhangi bir müteahhit ile anlaşılacaktı ve taşınmazın yarısını bu kuruluşlar karşılayacaklardı yarısı da kat malikleri tarafından karşılanacaktı. Bağımsız bir müteahhit ile yaptığınız anlaşmanın kabul edilebilirlik noktası daha sıkıntılıydı oradaki koşulları sağlamak gerekiyordu çünkü. Diğer opsiyon çoğunlukla uygulanabilir gibiydi ama şimdiye kadar uygulayanı görmedim açıkçası. Bu kadar kısa sürede de oturmaz ve duyulmaz konuya ilişkin süreç ama insanlar bağımsız müteahhitlere nazaran daha çok güveniyor çünkü yarı kamu kuruluşu olduğu için. Başladıkları işi bitiriyorlar. Belki size verilenin daha altında bir metrekareye sahip oluyorsunuz taşınmazın bedeline katkı sağlamadığınız için ama en azından geri yaptırabiliyorsunuz ve size belirtilen süre içerisinde teslim alabiliyorsunuz o da en büyük sorunlardan biri.”
“BORÇLANDIRMALARA GİDİLEBİLİR”
Yeni yasayla mali gücü yetmeyen mülk sahipleriyle Kentsel Dönüşüm Başkanlığı arasında bir sözleşme imzalanacağını anlatan Avukat Tekcan, "Kat malikinin borcu bitene kadar söz konusu tapudaki hak sahibi başkanlık olacak. Ödeme yapılana kadar da kat malikine ya da evliyse eşine oturma hakkı tanınacak. Oturma hakkı devredilen bir hak olmayacak" diye konuştu.
Avukat Tekcan, oturma hakkının devredilen bir hak olmadığını kişinin vefatıyla teknik ortadan kaltığını belirterek şöyle konuştu:
"Ama mirasçılar bu noktada borcu ödemeyi talep ederse sözleşmenin tarafı olmaya yönelik hak ortadan kalkmıyor. Hak ve borçlar bütünüyle mirasçılara. Fakat üç mirasçı vardır, biri ödeyip alabilecektir diğerleri alamayacaktır. O zaman ne olacağı da soru işareti olarak kalıyor. İdarenin eline geçecek çok ciddi bir mülkiyetten bahsediyoruz, bu yasa öyle ya da böyle mutlaka uygulanacak. Çünkü afet riskli bölgeler olası bir deprem halinde çok büyük sorunlar oluşturacak. Bu durumu engellemek için aksiyon alıyorlar.”
“İSTANBUL’DAN BAŞKA ŞEHİRLERE GÖÇ BAŞLAYACAK”
Birçok Avrupa şehrinde maddi imkanı olanın konaklamaya devam ettiğini, maddi imkanı olmayanların ise başka kentlere göç ettiğini belirten Tekcan, metropollerdeki yoğunluğun azalması ve Türkiye’nin diğer illerinde de para akışının dengelenmesi için göç dalgasının kaçınılmaz olduğunu söyledi.
Tekcan başta İstanbul olmak üzere Türkiye'nin büyük kentlerinde de benzer bir tablonunu yaşanacağına işaret ederek şöyle konuşut:
“İnsanları bu noktada şehir merkezinden uzaklaştırmayı düşünüyorlar. Şehir merkezinde oturan birinin yapının maliyetini karşılayacak gücü olsa bile taşınmaz yeniden yapılana kadar oturum sağlanamaz. Bugün kent merkezinde kiralar 40-50 bin liralara ulaşmış durumda. Mecburen ya şehir dışına taşınacaklar ya da düşük maliyetli bölgelere göç edecekler. Bir nevi kalabalık şehir boşaltılmak isteniyor. Özellikle İstanbul çok yüklü artık.”
“6 Şubat depreminden sonra geçici konutlar oluşturuldu, yeni yapılar da yaptılar, yapılmaya da devam ediyor. İstanbul gibi bir metropolde, nüfus oranı bu kadar yüksek olan trafik ve insan yoğunluğu bu kadar fazla olan bir şehirde yasa düzenlemesi gerekliydi.”
"BEDEL OLMADAN BİNALARIN YENİLENMESİ DOĞRU OLMAZ"
Vatandaşın çeşitli nedenlerden evini bırakamadığını belirten Tekcan, yasanın bir noktada mülkiyet hakkına müdahale edeceğini söyledi. İnsanların bir bedel ödemesinin mecburi olduğunu anlatan Avukat Melda Tekcan konu ile ilgili şu ifadeleri kullandı:
“Şu bir gerçek ki çok fazla riskli yapı var İstanbul’da. Sosyoekonomik olarak yüksek yerlerde daha düşük seviyelerde olsa bile bunun net bir ayrımı yok. Kimisi mali kaygılar nedeniyle dönüşüm sürecine girmiyor kimisi düzenini bozmak istemiyor. İstanbul’da İBB dört yüz bine yakın riskli yapı konumunda bulunan taşınmazların olduğunu söylemişti. 7 şiddetinde bir depremden etkilenebilecekleri söylenen bu kadar yapı var ve bu binalar az katlı ya da az sayıda kişilerin yaşadığı binalar değil."
"Bu riski bertaraf etmek çok doğru bir hareket. Devlet eliyle yürütülmesi gereken kentsel dönüşüm süreci var ama her ne yaparlarsa yapsınlar bir noktada mülkiyet hakkına müdahaleyi gerektiren bir süreç söz konusu. Bunu minimalize etmenin bir yolu kişinin gelir durumunu göz önünde bulundurmak olabilir. Hiçbir bedel talep edilmeksizin bu binaların yenilenmesi de doğru bir hikâye olmaz. Hukuken de çok doğru olmaz kişi malı üzerinde bir zenginleşmeye ya da bir iyileşmeye sebebiyet veren herkesten bedel talep ediyorken ve bunun yapılması halinde kendisinden hiçbir bedel talep edilmemesi doğru olmaz.”