İstanbul'da büyük paniğe neden olan 6.2 büyüklüğündeki depremle ilgili kritik açıklamalarda bulunan Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, bu sarsıntının beklenen büyük depremi öne çektiğini söyledi. Altan, "Yani 10 sene sonra olacaksa 8 sene, 5 sene geri çekti. Bir hareket var orada. Aynı noktada 5-6 sene sonra yine bir hareket oldu" dedi.
İstanbul'da Silivri açıklarında meydana gelen 6,2 büyüklüğündeki deprem ve artçı sarsıntılar, büyük paniğe neden oldu. İstanbul Arel Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan konuyla ilgili dikkat çekici değerlendirmelerde bulundu.
Depremlerin kesin zamanının bilimsel olarak saptanamayacağını vurgulayan Prof. Dr. Altan, 6,2’lik sarsıntının “beklenen büyük depremi öne çekmiş olabileceğini” belirtti.
2019’da aynı bölgede 5,8 büyüklüğünde bir deprem yaşandığını hatırlatan Altan, "Şimdi yine aynı noktada 6,2’lik bir deprem ve 5,9 ile 4 civarında artçı sarsıntılar meydana geldi. Büyük depremin gerçekleşebilmesi için 5–6 aralığındaki deprem sayısının 50–60’a ulaşması gerekir; bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Ayrıca bu deprem, büyük depremin zamanını öne çektiğini gösteriyor; olacaksa 10 yıl sonra değil, 8 ya da 5 yıl içinde olabilir. Aynı noktada 5–6 yıl arayla yeniden hareket gözlemledik" dedi.
Yer altı araştırmalarının önemine rağmen asıl odak noktasının deprem güvenli binalar inşa etmek olduğunu vurgulayan Altan şöyle devam etti: “Yer altına karşı koruyucu bir önlem almamız mümkün değil; fakat yer üstünde yapacak çok şeyimiz var. Ne yazık ki güvenli bina sayımız kısıtlı. İstanbul’daki yaklaşık 1,5 milyon yapının 500–600 bini depreme hazır değil ve ciddi hasar riski taşıyor. Son depremle bu sayı 100–200 bin daha artarak 700–800 bine yükseldi; yani 200 bin bina daha dayanıksız hâle geldi. Şükür ki deprem sadece 13 saniye sürdü; süre daha uzun olsaydı hasarlı yapı sayısı çok daha fazla olurdu"
2000 yılı öncesi yapıların dökme betonla, düz demirle, deniz kumuyla ve denetimsizlikle yapıldığına dikkat çeken Prof. Dr. Mehmet Fatih Altan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"2000 yılı öncesi yapıları artık tek tek kontrol etmeliyiz. Çünkü depremlerde en çok hasar gören yapılar onlar. Eğer güçlendirilecekse güçlendirsinler. Yıkıp yeniden yapacaklarsa kentsel dönüşme sürüklesinler. Devletin de güzel imkanları var. Yarısı bizden kampanyaları açıyorlar. Belediyeler de hummalı şekilde çalışıyor. En zayıf halkamız vatandaşlar kaldı. Bu halkayı da sağlamlarsak depreme dayanıklı evlere kavuşuruz ve deprem de bizim için afetlikten çıkıp doğa olayı olur. Güvenli yapılarımız olsa, bu depremler panik olmayı gerektirecek depremler değil."
Vatandaşların eve girmeden önce binalarını uzman inşaat mühendislerine, kamu görevlileri ya da belediyelere veya akademik üniversitelere müracaat ederek kontrol ettirebileceğini belirten Prof. Dr. Altan, binalardaki hasarın her zaman dışarıdan görülemediği konusunda uyardı. Altan, "Bilhassa bodrum katlara indiğimizde pas payı dediğimiz beton kaplama tabaka vardır. O demirin genleşmesinden dolayı bir bombe yapar. Patlamamıştır, çatlak da değildir ama korozyona uğramıştır. Biz onların hepsini tahribatsız bir inceleme sonucu görebiliyoruz ve teknik biçimde de raporumuzu yazabiliyoruz. Küçük gibi görünen depremleri önemsememiz gerekiyor. Depreme dayanıklı olmayan binalar her depremde mutlaka etkileniyor" ifadelerine yer verdi.