Abartılı iftar sofrası bereket mi israf mı?

GİRİŞ:
2025-02-17
saat ikonu 08:51
|
GÜNCELLEME:
2025-02-17
saat ikonu 08:53

Ramazan ayı, bereketin, paylaşmanın ve manevi arınmanın zirveye ulaştığı kutsal bir zaman dilimi. Bu ayda oruç, yalnızca açlığa ve susuzluğa sabır göstermek değil; aynı zamanda nefsi terbiye etmek, yoksulların hâlinden anlamak ve toplumsal dayanışmayı güçlendirmek anlamına geliyor. Ancak, modern çağın tüketim alışkanlıkları ramazanın ruhuna gölge düşürüyor sanki ve kimi zaman da bereket yerini israfa bırakıyor.

Ramazan’da gıda tüketimi

Genel anlamıyla israf, ihtiyaçtan fazla tüketim, gereksiz harcama veya kullanılabilir kaynakların boşa gitmesi olarak tanımlanıyor. Kur’an-ı Kerim Araf Suresi 31. ayetinde de “Yiyin, için fakat israf etmeyin. Çünkü Allah israf edenleri sevmez.” Buyruluyor. Hz. Peygamber de hadislerinde benzer uyarıları sürekli yapmış.

Ancak Türkiye’de günlük gıda israfının, özellikle Ramazan ayında önemli ölçüde arttığı görülüyor. İTO raporuna göre, iftar sofrasına hazırlanan yemeklerin yüzde 20’si çöpe gidiyor. Özellikle otellerde verilen lüks iftarlar ve aşırı çeşitlilik buna neden oluyor diye düşünüyorum.

Lüks otel ve restoranların sunduğu iftarlar elbette bir tercih meselesi, kesinlikle buna karşı çıkmıyorum ancak bu sofrada israfa izin verilmemeli.

Evdeki aile iftarları uygun menülü restoranlarda yapılabilir

Özellikle kalabalık aileler için evde iftar hazırlamak hem ekonomik hem de manevi açıdan çok önemli olsa da, mutfakta geçen uzun saatler, alışveriş ve sofra düzeni gibi detaylar, özellikle çalışan bireyler için yorucu olabiliyor. İşte bu noktada makul fiyatlı, samimi ve kaliteli hizmet sunan restoranlar devreye giriyor. Geleneksel esnaf lokantaları ve uzun yıllardır hizmet veren kaliteli aile restoranları, hem ekonomik hem de sıcak bir ortam sunarak, evdeki iftar keyfini dışarıya taşımak için ideal olabilir.

Bir iftar sofrasının en önemli unsuru, gösterişli yemekler değil, birliktelik ve huzur. Aile bireylerinin rahatça bir araya gelip sohbet edebildiği, ev sahibinin de mutfakta harap olmadığı bir ortam en güzel iftar sofrasını oluşturabilir. Bu nedenle, aşırı pahalı restoran menüleri yerine, uygun fiyatlı ve samimi atmosferi olan mekanlar, Ramazan’ın gerçek ruhunu yaşatmak adına daha mantıklı bir seçenek gibi görünüyor.

Ramazan sofralarında tüketim alışkanlıkları ve değişim

Tarih boyunca geleneksel ramazan sofralarının, sadelik ve paylaşım üzerine kurulduğunu görüyoruz. Osmanlı döneminde iftar, çorba, hurma, zeytin gibi hafif yiyeceklerle oruç açılır; ardından bir çeşit ana yemek gelir ve tatlıyla son bulurdu. Günümüzde ise lüks restoranlar, beş yıldızlı oteller ve sosyal medya etkisiyle gösterişli sofralar adeta abartılı bir norm hâline gelmiş gibi görünüyor. Modern tüketim toplumu, insanları daha fazla çeşit ve bolluk peşinde koşmaya teşvik ediyor. Bu durum ihtiyacı aşan bir boyuta ulaştığında ise israf kaçınılmaz oluyor.

İsraf ve çevresel etkiler

Türkiye İsrafı Önleme Vakfı (TİSVA) ve Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından yapılan araştırmalara göre, dünya genelinde her yıl yaklaşık 1,3 milyar ton gıda israf ediliyor. Ciddi bir ekonomik bir kayıp olan gıda israfı, aynı zamanda ekolojik dengeyi de bozan bir çevre sorunu. İsraf edilen her gıda, üretim sürecinde kullanılan su, enerji ve emeğin de boşa gitmesi anlamına geliyor. Yine FAO verilerine göre, küresel gıda israfı nedeniyle her yıl yaklaşık 3,3 milyar ton karbon salınımı gerçekleşiyor.

İsrafı önlemek için neler yapılabilir?

İlla dışarda iftar edilecekse abartısız, uygun fiyat menüsü olan restoranlar tercih edilmeli. Artan yemekler paket yapılarak ihtiyaç sahiplerine ulaştırılmalı ya da tüketilebilecek şekilde saklanmalı.

Kamu kurumları, medya, sivil toplum kuruluşları ve dinî otoriteler, gıda israfını azaltmaya yönelik bilinçlendirme çalışmaları yapmalı. İstanbul Ticaret Odasını (İTO), gıda israfına yönelik bilinçlendirme çalışmalarından ötürü kutluyorum.

İftar sofralarının Ramazan’ın ruhuna uygun bir şekilde, şatafat ve aşırılıktan uzak tutulması gerektiği her vesile ile hatırlatılmalı.

Evdeki iftar için hazırlanan yemekler, kişi sayısına ve ihtiyaca uygun belirlenmeli ve gereksiz çeşitlilikten kaçınılmalı.

Geleneksel Ramazan sofralarındaki sadelik anlayışı yeniden benimsenmeli, gösteriş yerine paylaşım ve dayanışma ön plana çıkarılmalı.

Özetle,

Ramazan, ruhsal ve bedensel arınmanın, kanaatkârlığın ve şükrün ön planda olduğu bir ay. Ramazan sofraları, israfın ve gösterişin değil; paylaşımın, dayanışmanın ve bereketin bir simgesi olmalı. Bu bilinçle hareket edersek, Ramazan'ı gerçek anlamıyla idrak edebilir, hem kendimiz hem de çevremiz için daha iyi bir dünya inşa edebiliriz.