Gönül Mutfağı

GİRİŞ:
2025-03-24
saat ikonu 11:27
|
GÜNCELLEME:
2025-03-24
saat ikonu 11:27

Mutfak, bir yemek pişirme alanı olmasının yanında bir kültürün, bir toplumun ve en önemlisi de insan ruhunun bir aynası olarak görülür. Bir yemeğin kokusu, bir şehrin sokaklarını, bir annenin şefkatini ve bir dost meclisinin sıcaklığını içinde saklar. İşte tam da bu nedenle, Gönül Mutfağı bir mutfak olmasının çok ötesinde, insan ruhunun, dayanışmanın ve umudun yoğrulduğu bir ocak kabul edilmeli.

Bu topraklar, acının ve felaketin karanlık gölgesinde nice zamanlar geçirdi. 6 Şubat 2023'te yaşanan o büyük sarsıntı, binaları ve bir anlamda içindeki umutları da yıktı. Ancak her seferinde, milletimizin içindeki dayanışma ateşi, en büyük bir şifa kaynağı oldu.

Şimdi, o topraklarda yeşeren bir iyilik hareketi var

18 Mart'ta, İskenderun'da, Ebru Baybara Demir'in Gönül Mutfağı'nda, çocuk kahkahalarının yankılandığı, umutların filizlendiği bir etkinliğe tanıklık ettim. Yapılan iş, geleceğe atılan sağlam bir imzaydı sanki.

Ebru Baybara Demir'in öncülüğünde, Unico Sigorta ve Gönül Mutfağı'nın bir araya gelerek başlattığı bu anlamlı proje, çocukların sağlıklı gıdaya erişimini sağlayan bir umut sofrası oldu. Hatay İskenderun’daki Mevlâna ve Kadınana ilkokullarında kurulan bu sofralar, öğrencilerin karınlarını doyurmakla birlikte geleceğe ait düşleri de besledi.

Her bir tabak, bir iyilik hareketine dönüştü, her bir gülümseme, geleceğe dair bir umut ışığı oldu.

Unico Sigorta CEO'su Ender Güzeler'in dediği gibi, bu proje sıradan bir yemek dağıtım işi değil, aynı zamanda bir gelecek inşasıydı. Gönül mutfağında pişen yemekler, çocukların ve kadınların umutlarını yeşertti.

Gönül mutfağının hikayesi

Ebru Baybara Demir’in öncülüğünde hayata geçen Gönül Mutfağı, yoksulluğun ve göçün paramparça ettiği hayatlara bir tutam umut ekmek için doğdu. Bu mutfak, karın doyurmakla birlikte; hayatlara dokunur, insanları bir araya getirir ve kaybolmaya yüz tutmuş değerleri yeniden harmanlar. Özellikle gönüllülerin, herhangi bir nedenle Türkiye’yede mağdur olan kadınların ve yerel halkın omuz omuza vererek işlettiği bu mutfak, ekmeği paylaşmanın ne demek olduğunu en derin anlamıyla anlatan bir hikâyeye sahip.

Gönül Mutfağı, ilk olarak Mardin’de, binlerce mültecinin umut aradığı dar sokaklarda yükseldi. Burada kadınlar, kendi mutfak kültürlerini kaybetmeden, onu Anadolu’nun köklü lezzetleriyle buluşturdu. Geleneksel tarifler, farklı coğrafyalardan gelen ellerde yeniden şekillendi; tencereler kaynadıkça, diller çözülmeye, yüzler gülmeye başladı. Mutfak, yemek yapılan bir yer olmaktan çıkıp iyileşmenin, birlikte var olmanın bir sembolüne dönüştü.

Ancak Gönül Mutfağı’nın hikâyesi Mardin’le sınırlı kalmadı. 2023’te yaşanan büyük deprem felaketi, binlerce insanı aç, susuz ve umutsuz bıraktığında, bu mutfak bir kez daha devreye girdi. Hatay’dan Kahramanmaraş’a, Adıyaman’dan Malatya’ya uzanan bir iyilik ağı kuruldu. Yemek pişirmek, burada bir kez daha kutsal bir anlam kazandı. Sıcak bir çorba, hem mideyi hem de insanların içini ısıttı. El birliğiyle pişirilen her yemek, açlığı ve çaresizliği dindirdi.

Paylaşmak

Gönül Mutfağı’nın özünde yatan felsefe, insanı insan yapan en temel değerlerden birine dayanır: paylaşmak. Burada yemek, günün herhangi bir öğünü değil, bir hikâye... İçine katılan her baharat, farklı kültürlerden gelen insanların kesişen yollarını anlatır. Ocakta kaynayan her tencere, bir topluluğun nasıl birbirine kenetlenebileceğinin en güçlü göstergesi sayılır.

“Gıda israfına dur de”

İstanbul Ticaret odasının bu yılın başında tanıttığı “Gıda israfına dur de” projesinin bir benzeri yıllardır Ebru Baybara Demir’in öncülüğünde o topraklarda yapılıyordu. Bu proje, sürdürülebilir bir sosyal girişim modeli olarak da dikkat çekmesinin yanında gıda israfını en aza indirme, yerel üreticiyi destekleme, kadın emeğini güçlendirme gibi birçok alanda da fark oluşturuyor. Burada mutfak bir iş yeri olmasının yanında, bir eğitim merkezi; kadınların ekonomik özgürlüklerini kazandıkları, meslek edindikleri, hayata yeni bir başlangıç yaptıkları bir okul.

Özetle,

Gönül Mutfağı sıradan yemek pişirilen bir yer değil; umudun, kardeşliğin ve dayanışmanın sofraya taşındığı bir hikâye. Bu mutfakta pişen her bir yemek, karınları doyurmakla birlikte; iyiliği, sevgiyi ve birlikteliği insanın ta derinlerine işler. Çünkü bir mutfağı gerçek anlamda bir ‘gönül mutfağı’ yapan şey, içine katılan malzemeler değil, ona ruhunu veren insanların yüreği...