Bayram sofrası

GİRİŞ:
2025-03-31
saat ikonu 12:13
|
GÜNCELLEME:
2025-03-31
saat ikonu 12:21

Tüm dost ve okuyucularımın Ramazan Bayramı mübarek olsun!

BAYRAM GÖNÜLLERDE

Ramazan’ın sabrı, duaların bereketi ve oruçların huzuru şimdi bayramın sevinciyle taçlanıyor.

Bayram, yalnızca sofralarda kurulan şenlik değil, aynı zamanda gönüllerde yeşeren bir bahar. Uzaklar yakın olur bayramda, dargınlıklar unutulur, sevgiyle kurulan köprüler daha da sağlamlaşır.

Bu bayram, kalplerin sevgiyle dolduğu, muhabbetin eksik olmadığı bir bayram olsun. Sofralar bereket, haneler huzur, yollar sevdiklerimize çıkacak güzelliklerle dolsun. Dualarımız mazlumlar için göğe yükselsin, ellerimiz muhtaçlara uzansın.

BAYRAM SOFRASI

Bayram, takvim yapraklarının üzerimize bıraktığı kuru bir tarih değil, bir sofra etrafında oluşan muhabbet, yılların eskitemediği tarifler ve hafızamızda tatlı bir iz bırakan lezzetlerin sevinci. Bayram sofrası, mideleri doyurmakla birlikte ruhlara da can katar. Zira bayramda bir araya gelen yemeklerin yanında nesillerin birbirine bağlandığı görünmez bağlar var.

GEÇMİŞİN TADI, GELECEĞİN KOKUSU

Benim için bayram, çocukluğumun mutfak kokuları arasında gezinmek demek. Siirt’ten gelen köklerimizin Diyarbakır’daki çocukluk anılarıma nasıl sindiğini düşünürüm hep. O gün, mutfağa giren herkes adeta bir ritüelin parçası haline gelir. Bayram namazından dönen büyükler sofraya oturmadan önce içeri dolan et kokusunu hisseder, demli çayın buharı camları buğulandırır, taze pişmiş çöreklerin çıtırtısı duyulur. Sofranın başköşesinde yerini alan nohutlu pilav, üzerine yerleştirilen et parçalarıyla ihtişamını tamamlar. Yanında bayram çöreği, mis gibi mahlep kokusuyla iştah açar.

Her bölgenin, her şehrin ve hatta her hanenin kendine özgü bir bayram tadı bulunur

Erzurum’da kahvaltı sofralarını süsleyen su böreği, kadayıf dolması ve cevizli kete; Kars’ta kaz eti ve erişteli pilav; Hatay’da baharatın ve doğunun cömert sofrasının simgesi ekşi aşı, oruk, lebeniye çorbası… Bu yemekler yalnızca damakları değil, hatıraları da besler. Bir kaşığın içinde, bir lokmanın ucunda; belki yıllardır görülmeyen bir anneannenin dokunuşu, belki bir dedenin dudaklarından dökülen bir masal gizli.

Bayram sofrası, nefis lezzetlerin tabaklara dolduğu bir masa görüntüsü ile müthiş bir haz verir insana.

O masa, kuşaklar boyu aktarılan geleneklerin, anıların, duaların ve barışın odağı. Yıllardır küslük içinde olanların aynı ekmeği bölüştüğü, çocukların tabaktan çekiştirirken kahkahalarla güldüğü, yaşlıların bir lokma alıp gözleri dolarak eski bayramları andığı yerdir bu masa. İşte bu yüzden bayram sofraları sadece yemekleriyle değil, paylaşılan sevgisiyle de doyurucu olur.

Anadolu mutfağının geniş coğrafyasında bin bir çeşit bayram lezzeti

Kahramanmaraş’ta bayram çöreği, Gaziantep’te yuvalama, Malatya’da tirit, Edirne’de ciğer, İzmir’de sura, Trabzon’da keşkek… Bunların her biri bir kentin, bir halkın, bir geleneğin hikâyesini taşır. Anadolu’nun mutfağı, bayramlarda yalnızca sofralara değil, gönüllere de zenginlik katar.

Bayram sofrası, en çok da paylaşmanın adıdır

Bu kutlu günlerde tatlı ve yiyeceklerin komşularla paylaşılması, kurbanın kapı kapı dağıtılması, bayram sabahı pişen çorbaların yol üstündeki gariplere sunulması… Bayram, evin içindeki sofrayı gönlümüze, gönlümüzün de sofraya dönüşmesini sağlar.

Bu yüzden bayram sofraları, günümüzün değil, geleceğin bir mirası sayılır. O sofrada oturan her çocuk, tattığı her bir lezzetle büyür ve gün gelir de kendi sofrasını kurduğunda o hatıraları geleceğe taşır.

İşte bu yüzden bayramın lezzeti, sadece bir tat değil, bir hatıradır. Ve hatıralar, tıpkı anneannelerimizin açtığı baklava yufkaları gibi, kat kat sarılır gönlümüze.