Tgrt Haber

Ben aslında yoğuuum!

25 Temmuz 2024 09:52 | Güncelleme :25 Temmuz 2024 09:52

Son yıllarda dilimize pelesenk olmuş bir deyim var: Kutunun dışında düşünmek.

Bu cümleyi duyduğumuzda, zihinlerimizde hemen bir görüntü belirir: Sınırlı bir alanın dışına çıkmak, sınırları zorlamak, yenilikçi ve yaratıcı çözümler aramak. Ancak bu deyimi o kadar sık kullanıyoruz ki, anlamını yitirmeye başladı.

Peki ya kutunun kendisi hiç var olmadıysa? Ya tüm bu sınırlar ve kalıplar, sadece zihnimizde canlandırdığımız bir illüzyon ise?

Kutunun dışında düşünmek kavramına yeni ve daha radikal bir bakış açısı getirerek, belki de hiç var olmamış bir kutunun dışında düşünmenin önemini vurgulamak istiyorum. Çünkü belki de asıl mesele, kutunun dışında düşünmek değil, kutunun var olmadığını kabul ederek sınırsız bir zihin özgürlüğüne ulaşmaktır.

Kutunun dışında düşünmek denildiğinde genellikle mevcut durumu sorgulayan, farklı ve yenilikçi çözümler üreten bireyler akla gelir. Bu bireyler, belirli bir kalıbın dışına çıkmayı başarır ve alışılmışın dışında düşünerek farklı perspektifler sunar. Ancak, bu bile aslında kutunun varlığını kabul eder.Çünkü başlangıç noktası hâlâ kutunun içidir.

Bu deyimi duyduğunuzda aklınızda canlanan kutu genellikle karedir. Bize resmedilen şey budur. Ya kutu üçgen ise, ya da "bilmem kaçgen" bir kutu ise, dışında düşünmemiz istenen, söylenen.

Peki ya kutunun kendisi hiç yoksa? O zaman başlangıç noktamız da, sınırlarımız da tamamen değişir.Bu durum, kutunun içindekiler ve dışındakiler sorusunu bana her zaman sordurmuştur.

Kutunun var olmadığını düşünen bireyler, belki de en radikal yenilikçilerdir. Çünkü onlar için sınırlar ve kısıtlamalar yoktur. Bu bireyler, sadece mevcut durumu sorgulamakla kalmaz, tamamen yeni bir düşünce sistemi oluştururlar. Onlar için imkansız diye bir şey yoktur, her şey mümkündür; yeter ki hayal edebilsinler.

Bir kutunun olmadığı dünyayı hayal edin. Bu dünya, insanların özgürce düşünebildiği, yenilikçiliğin ve inovasyonun sınır tanımadığı bir yerdir. Böyle bir dünya, sadece bilim ve teknoloji alanında değil, sanat, kültür, eğitim ve sosyal yaşamda da devrim niteliğinde değişiklikler getirir.

Eğitim sistemini ele alalım. Mevcut sistem, öğrencileri belirli kalıplara sokar, belirli konuları belirli şekilde öğrenmelerini ister. Ancak, kutusuz bir dünyada eğitim, bireylerin kendi ilgi alanlarına ve yeteneklerine göre şekillenir. Bu, sadece bilgi aktaran bir sistemden, bireyleri gerçekten geliştiren ve potansiyellerini ortaya çıkaran bir sisteme dönüşümü sağlar.

Aynı şekilde, iş dünyasında da kutusuz bir yaklaşım devrim niteliğinde değişiklikler getirebilir. Şirketler, çalışanlarını belirli görev tanımları ve iş süreçleri ile sınırlamak yerine, onların vizyonlarını ve inovasyon yeteneklerini ortaya çıkaracak esneklikler sunabilir. Bu, hem çalışanların motivasyonunu hem de şirketlerin rekabet gücünü artırır. Biz de kendi ekibimizle zaman zaman rutine yakalanmayalım diye, multidisipliner bir yapıda çalışıyoruz.

Kutusuz bir dünya, cesur ve kreatif bireyler gerektirir. Bu bireyler, sınırları zorlamak yerine, sınırların varlığını reddederler. Onlar için imkansız diye bir şey yoktur. Her şey mümkündür, yeter ki hayal edebilsinler.

Bu noktada, toplumsal normlar ve alışkanlıklar devreye girer. Toplum, genellikle radikal fikirleri ve değişimi reddeder. Ancak, kutusuz düşünen bireyler, bu normları sorgulayan ve değiştiren kişilerdir. Onlar, yeni bir dünyanın kapılarını aralarlar.

Cesaret ve güçlü hayaller, kutusuz düşünmenin temel taşlarıdır. Bu iki özellik, bireylerin sınırları aşmasını ve yenilikçi çözümler üretmesini sağlar. Ancak bunlar, sadece bireysel çabalarla sınırlı kalmamalıdır. Toplumun genelinde de bu özelliklerin teşvik edilmesi ve desteklenmesi gerekir.

Kutusuz düşünme, bireysel düzeyde olduğu kadar toplumsal düzeyde de büyük bir dönüşüm gerektirir. Toplum, yenilikçi ve hayal edebilen bireyleri desteklemeli, onların fikirlerini ve projelerini hayata geçirebilmeleri için gerekli ortamı sağlamalıdır. Bu, sadece bireylerin değil, toplumun genelinin de yararına olacaktır.

Toplumsal dönüşüm, sadece bireysel çabalarla sınırlı kalmamalıdır. Devletler, eğitim kurumları, şirketler ve sivil toplum kuruluşları, yenilikçiliıi teşvik eden politikalar ve programlar geliştirmelidir. Bu, sadece ekonomik büyümeyi değil, aynı zamanda toplumsal refahı da artıracaktır.

Geleceğin dünyası, kutusuz düşünme üzerine kurulacaktır. Bu dünya, sınırların ve kısıtlamaların olmadığı, gelişitimcilik ve inovasyonun sınır tanımadığı bir yer olacaktır. Böyle bir dünyada, bireyler kendi potansiyellerini en üst düzeye çıkaracak, toplumlar ise bu potansiyeli en iyi şekilde kullanacaklardır.

Geleceğin dünyasında, eğitim sistemleri, iş dünyası, bilim ve teknoloji, sanat ve kültür gibi birçok alanda köklü değişiklikler olacaktır. Bu değişiklikler, bireylerin ve toplumların daha özgür, yenilikçi olmasını sağlayacaktır. Böyle bir dünyada, herkesin potansiyeli en üst düzeye çıkacak, toplumlar ise bu potansiyeli en iyi şekilde kullanacaklardır.

Kutunun dışında düşünmek yerine, kutunun varlığını tamamen reddeden, sınırları ve kısıtlamaları aşan bir düşünce sistemine geçiş yapmalıyız.

Bu, sadece bireysel değil, toplumsal düzeyde de büyük bir dönüşümü gerektirir.

Kutusuz bir dünya mümkün. Yeter ki, hayal edebilelim ve cesaretle bu hayalin peşinden gidebilelim.

Peki sizce; dünya, insanlar! Ya da çok uzağa gitmeyin; aileniz, arkadaşlarınız, en yakınlarınız buna ne kadar hazırlar.

Ezbere, marjinal görünmek için kutunun dışında düşün diyenlere inat, benim cevabım:

Ben Aslında Yoğuuum!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.