Hepimiz teknolojinin büyüsüne kapıldık, değil mi? Akıllı telefonlarımız, bilgisayarlarımız ve hatta buzdolaplarımız bile internete bağlı! Ne kadar da havalı! Peki ya işler ters gitmeye başladığında? Ahhh Ah!, işte orada durup düşünmemiz gereken birkaç önemli nokta var.
Teknoloji, hayatımızı inanılmaz derecede kolaylaştırdı. Bankacılık işlemlerimiz, alışverişlerimiz, iletişimimiz, hatta sevgilimizle olan tartışmalarımız bile dijital ortamlarda gerçekleşiyor. Ama bu dijital cennet aslında oldukça kırılgan bir yapıya sahip. Evet, doğru duydunuz; bu teknoloji harikaları, bir pamuk ipliğine bağlı. Bir gün çalışırken, ertesi gün "hadi bana eyvallah" diyebilirler. İşte bu yüzden, dijital dünyanın güvenliğini sağlamak hayati önem taşıyor.
Dijital sistemler, biz farkında olmadan hayatımızın merkezine yerleşti. Şimdi, bir an için Wi-Fi’nin olmadığını düşünün. Korkunç değil mi? İşte bu noktada dijital sistemlerin kırılganlığı devreye giriyor. Kısacası, teknolojiye olan bağımlılığımız arttıkça, bu sistemlerin güvenliğini sağlamak da o kadar önemli hale geliyor. Yoksa bir gün kendimizi, internet yokluğunda ne yapacağını bilmeyen zavallı insanlar olarak bulabiliriz.
Son günlerde yaşanan ciddi bir dijital kriz dünyayı kastı kavurdu. CrowdStrike adını duymuş muydunuz? Evet, o büyük siber güvenlik firması. Sebebin ta kendisini bu büyük siber güvenlik firması oluşturuyor. Birçok kurumsal büyük şirkette kullanılan Windows işletim sistemli bilgisayarların maruz kaldığı bu ciddi kriz CrowdStrike firmasının son güncellemesinin bir mantık hatasına yol açması sonucu bilgisayarları tehlikeye attı. Düşmanı olsanız bu kadar zarar verirdiniz sanırım. Ve bu sistemi kullanan binlerce bilgisayar ve dolayısıyla şirket ve ucunda sıradan insanlar etkilendi. Uçaklar kalkamadı, hastaneler kayıt alamadı, hasta bakamadı bla bla bla…
İşte bu tür olaylar, dijital güvenliğin ne kadar önemli olduğunu bize hatırlatıyor. Bu vakadan çıkartılacak ders, başımıza gelmeden önlem almayı öğrenmemiz gerekiyor. Ne demişler, bir musibet bin nasihate değer.
Ayrıca, içimizdeki İrlandalıya da dikkat etmek gerekir. Tam da bu olayda olduğu gibi, siber saldırı olmadan da bu konuya maruz kalınabiliyor.
"Güvenlik önlemleri almak, şimdi bunu kim yapacak?" diyerek erteleyebileceğiniz bir şey değil. Bireysel olarak güçlü şifreler kullanmak, iki faktörlü kimlik doğrulama yöntemlerini benimsemek ve yazılım güncellemelerini ihmal etmemek önemli. Bu adımları atmazsanız, bir gün kendinizi "nasıl hacklendim?" diye sorarken bulabilirsiniz.
Ayrıca, sosyal mühendislik saldırılarına karşı uyanık olmanız ve interneti bilinçli bir şekilde kullanmanız gerekiyor.
Sosyal mühendislik, hack vakalarının en bilinen ve en kolay uygulananı diyebiliriz. Çoğu zaman kendi isteğinizle paylaştığınız bilgilerin bir şekilde size ulaşılarak, manipüle edilmenizden ibaret denebilir. Her siber saldırının botlar, robotlar, siyah şapkalı kara murat hackerlar tarafından bizzat son teknoloji ile yapılmadığını, bazen çok basit şekillerde ele geçirilebileceğinizi bilmeniz ve ona göre davranmanız gerekiyor.
Konuyu algoritmik sıradan bir bakış ile açıklamaya çalışayım. 100 cümlelik bir yazıda 99 cümle eve hırsız giremesin diye alınan önlemleri sıralıyor fakat ilk cümlede yapmanız gereken fakat dikkate almadığınız, gerek duymadığınız; kapıyı açık bırakıyorsanız. Geçmiş olsun!
Kuruluşlar için de işler aynı şekilde ciddiyet gerektiriyor. Kapsamlı siber güvenlik politikaları oluşturmak, düzenli güvenlik denetimleri yapmak ve personeli siber güvenlik konusunda eğitmek şart. Çünkü, dijital dünyada güvenliği sağlamak herkesin sorumluluğunda. Yani, "ben sadece kullanıyorum, bana ne" demek yok. Bir şirketin CEO'su da olsanız, sıradan bir kullanıcı da olsanız, dijital güvenliğin sağlanması için çaba göstermeniz gerekiyor.
Dijital dünyayı daha güvenli hale getirmek, herkesin sorumluluğunda. Teknolojiyi güvenli bir şekilde kullanmak ve dijital sistemlerin kırılganlığını unutmamak, dijital dünyanın sürdürülebilirliği için hayati öneme sahip. Bireyler, kuruluşlar ve devletler, dijital güvenliği sağlamak için birlikte çalışmalı ve sürekli olarak kendilerini geliştirmelidir. Teknolojinin sunduğu olanaklardan en iyi şekilde yararlanmak için, güvenliği her zaman öncelikli tutmalı ve dijital dünyayı daha güvenli hale getirmek için çaba göstermeliyiz.
Dijital sistemlere olan bağımlılığımız, hayatımızı kolaylaştıran pek çok yenilik sunarken, aynı zamanda ciddi güvenlik zorluklarını da beraberinde getirmektedir. Teknolojinin kırılganlığı, bu bağımlılığın en büyük tehdididir ve bu tehditlerle başa çıkmak için güvenliği her zaman ön planda tutmak gerekmektedir.
CrowdStrike vakası, dijital güvenliğin önemini bir kez daha gözler önüne sermektedir ve bu tür olaylar, dijital dünyada güvenliği sağlamanın ne kadar hayati olduğunu bize hatırlatır. Dijital sistemlerin güvenliğini sağlamak için bireyler, kuruluşlar ve devletler birlikte çalışmalı ve dijital dünyayı daha güvenli hale getirmek için sürekli olarak çaba göstermelidir. Ancak bu şekilde, teknolojinin sunduğu imkanlardan güvenli bir şekilde faydalanabilir ve dijital dünyayı sürdürülebilir kılabiliriz. Zaten kırılgan ve ilk hatada ret yiyebilecek bir teknolojinin tuğlalarını biz doğru koyarsak, daha az üzülürüz.
Beyaz şapkalı hackerlar yani siber güvenlik uzmanı arkadaşların, siyah şapkalılara pabuç bırakmamasını ummak bir süper kahraman beklemek gibi. Sözüm ona Siberman her yere yetişemeyebilir. Ama yine de iyi ki varlar.
Tişikkirler Siberman :)
Sayfanın sonuna geldiniz!