Tgrt Haber

Doğanın, tarihin ve kültürün kesiştiği topraklar  

27 Ocak 2025 08:51 | Güncelleme :27 Ocak 2025 08:52

Balkanlar’da gerçekleştirdiğim gezime makedonya, Sırbistan ve Hırvatistan ardından bu kez Bosna-Hersek, Karadağ(Montenegro) ve Kosova ile devam ettim. Her biri, hem kültürel hem de doğal güzellikleriyle hafızamda derin izler bıraktı. Bu topraklar, yalnızca tarih ve kültür açısından değil, ekonomik kalkınma ve turizm potansiyeli açısından da göz kamaştırıyor. Yaz-kış fark etmeksizin, her mevsim ayrı bir büyüye sahip olan Balkanlar’ın bir kez daha insanı kendine hayran bırakmasının nedenlerini keşfetme fırsatı buldum.  

Tarihin İzleri  

Bosna Hersek'te Saraybosna (Sarajevo), Balkanlar’ın kalbi niteliğinde. Şehrin tarihi sokaklarında dolaşırken, hem Osmanlı hem de Avusturya-Macaristan dönemlerinden izler taşıyan yapılara rastlamak mümkün. Bascarsija’daki küçük dükkânlar, tarih kokan çarşısı ve cıvıl cıvıl atmosferi insanı geçmişe götürüyor. Şehirde beni en çok etkileyen yerlerden biri, Latin Köprüsü oldu. I. Dünya Savaşı’na neden olan suikastın gerçekleştiği bu köprü, tarihi bir dönüm noktasının tanığı. Aynı zamanda nehrin kenarında yürürken Sarajevo’nun doğal güzellikleriyle de buluştum; bir şehrin hem tarih hem de doğayla nasıl bu kadar uyum içinde yaşayabileceğine şaşırdım.  

Bosna-Hersek’teki bir diğer durak ise Mostar’dı. Mostar Köprüsü, hem bir mimari harika hem de bir barış ve birleşme sembolü. Köprüden aşağı bakarken Neretva Nehri’nin eşsiz güzelliği ve yeşil tonları insanın aklını başından alıyor. Mostar, tarihi dokusunun yanı sıra insanlarıyla da sıcak ve samimi bir şehir. Bu topraklarda, tarihle modernliğin nasıl bu kadar güzel harmanlandığını görmek etkileyiciydi.  

Turizmin Parlayan Yıldızı

Karadağ’ın güzelliklerini anlatmak için kelimeler yetersiz kalabilir. Örneğin Kotor, Akdeniz’in en güzel körfezlerinden birine sahip.Etkilenemedim dersem yalan olur. Dar sokakları, taş evleri ve tarihi yapılarıyla Kotor, adeta bir açık hava müzesi. Birde ben kalenin içinde bir odada geçirdim geceyi, benim için etkileyici ve çok güzel bir deneyimdi. Şehrin kale duvarlarından dışarı çıkarken, körfezin panoramik manzarası karşısında nefesiniz kesiliyor. Kotor, turistik potansiyelini her geçen gün artırıyor. Sadece yaz aylarında değil, yılın her döneminde ziyaret edilebilecek bir destinasyon.  

Budva ise Karadağ’ın modern yüzünü yansıtan bir şehir. Adriyatik kıyılarındaki bu güzel şehir, masmavi suları ve hareketli sahil yaşamıyla dikkat çekiyor. Eski Şehir (Stari Grad) bölgesi, hem tarih hem de turizm açısından oldukça etkileyici. Budva’nın büyüleyici güzelliklerini keşfederken, Porto isimli restoranda yediğim taze balık unutulmaz bir deneyimdi. Deniz ürünlerinin bu kadar lezzetli ve taze olduğu başka bir yer bulmak zor. Budva, özellikle yaz aylarında bir tatil cenneti haline geliyor ve turizmdeki potansiyelini her geçen yıl artırıyor.  

Geleceğin Yükselen Yıldızı olabilir  

Kosova’da beni en çok etkileyen şehirlerden biri Prishtina oldu. Şehir modernleşiyor. İşletmelerin büyüklüğü ilginç. Ulke nufusuna nazaran cok büyük işletmelere sahip. Prizen icin ise Osmanlı’nın izlerini hala güçlü bir şekilde hissettiren bir şehir olarak bahsediliyor, tarihi camilerinden ve taş köprülerinin dikkat çektiği söyleniyor. Besnik Teğmen'e bir dahaki sefere prizene geçeceğimi söyledim. Aynı zamanda genç ve dinamik bir nüfusun varlığı, Kosova’nın gelecekteki ekonomik büyümesine dair umut veriyor. Burada geçirdiğim her an, hem geçmişi hem de geleceği düşündürdü. Kosova’daki misafirperverlikleriyle bana ev sahipliği yapan Besnik Teğmen’e ve Shpend'e özellikle teşekkür etmek isterim. Onların samimiyeti ve ilgisi, Kosova’yı benim için daha da özel kıldı.  

Eksik Kalan Yerler  

Hırvatistan’ın Adriyatik kıyılarındaki incisi Dubrovnik ve Kosova’nın incisi Prizren’i daha detaylı keşfetmeye maalesef zamanım yetmedi. Ancak bu iki destinasyonu görememek, gelecekte tekrar Balkanlar’a gelme isteğimi daha da pekiştirecek gibi duruyor. Dubrovnik’in tarihi surları, Adriyatik’in maviliğiyle birleşen muhteşem manzaraları ve Prizren’in zengin kültürel mirasını görmek için şimdiden sabırsızlanıyorum.  

Balkanlar, hem doğal güzellikleri hem de kültürel çeşitliliğiyle büyüleyici bir coğrafya. Osmanlı ve Slav kültürlerinin bir arada uyumla yaşadığı bu topraklar, ekonomik kalkınma potansiyeliyle de gelecekte daha da dikkat çekecek gibi görünüyor. Türkiye’nin bu bölgeyle bağlarını daha da güçlendirmesi, hem ticaret hem de turizm açısından büyük fırsatlar sunabilir.  

Önümüzdeki yıllarda Balkanlar’ı tekrar ziyaret etmek ve eksik kalan güzelliklerini görmek için şimdiden sabırsızlanıyorum. Çünkü bu topraklar, sadece geçmişin değil, aynı zamanda geleceğin de merkezi olacak. Bu arada alışveriş yapacak kişiler için  Sırbistan ve Kosova'nın uygun olduğunu söyleyebilirim. Bu ikisinin ardından da makedonya uygun diyebilirim. Fakat Montenegro ve Bosna Hersek bu diğer ülkelere nazaran biraz pahalı denebilir. Ve artık kürkçü dükkanına dönme vakti, Türkiye'ye ve Şanlıurfa'ya dönme vaktimde geldi. Haftaya Türkiye gündemiyle görüşmek dileği ile.

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.