Neden kardeşim(?)

GİRİŞ:
2025-04-22
saat ikonu 09:03
|
GÜNCELLEME:
2025-04-22
saat ikonu 09:03

Son zamanlarda bazı Türk devletlerinin, Kıbrıs meselesine dair aldıkları tutum dikkat çekiyor. Özellikle Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni (KKTC) tanımamak bir yana, dolaylı da olsa adanın güneyini, yani Rum Kesimi'ni "tek meşru hükümet" olarak kabul eden yaklaşımlar sergilemeleri, sadece Türkiye açısından değil, Türk dünyası açısından da ciddi bir kırılma yaratıyor. Bu durum, tarihî birlikteliklerimizi ve geleceğe dair umutlarımızı da sorgulatıyor.

Öncelikle şu soruyu sormak gerekiyor: Aynı dili konuştuğumuz, ortak tarih ve kültür paylaştığımız devletler neden Türkiye'nin milli çıkarlarına bu denli ters düşen adımlar atıyor? Bu sorunun cevabı, aslında Türk dünyasının ortak bir diplomatik refleks geliştirememesinde gizli. Bugün ekonomik ve kültürel iş birliği başlıklarında bir araya gelen Türk Devletleri Teşkilatı gibi yapılar, dış politika meselelerinde ortak hareket edemediği sürece istenen etkiyi yaratamaz. Kıbrıs meselesi bu noktada bir turnusol kâğıdı işlevi görüyor; kimin ne kadar samimi olduğunu gözler önüne seriyor.

Kıbrıs, sadece Türkiye'nin değil, bütün Türk dünyasının ortak meselesi olmalı. Bugün Kıbrıs'taki Türk varlığına sırtını dönen, yarın kendi azınlık sorunlarında yalnız kalabilir. Azerbaycan'ın Karabağ sürecinde gördüğümüz dayanışmanın, Kıbrıs meselesine de yansıması beklenirdi. Ne yazık ki bu konuda aynı hassasiyeti göremiyoruz. O nedenle özellikle Azerbaycan, Kazakistan, Kırgızistan, Özbekistan ve Türkmenistan gibi kardeş ülkelerin KKTC'yi tanımaları, hem sembolik hem stratejik bir adımdır. Bu adımı atmamak ya da daha kötüsü, Güney Kıbrıs'la yakın ilişkiler geliştirmek, tarihi ve kültürel bağların zedelenmesine yol açar.

Peki ne yapılmalı? Öncelikle Türkiye, diplomatik zeminde kardeş ülkelere bu meselenin hassasiyetini daha açık şekilde anlatmalı. Bunun için yalnızca resmî temaslar yetmez; medya, sivil toplum, üniversiteler ve kültürel organizasyonlarla bu anlatım güçlendirilmelidir. Kıbrıs Türklerinin haklı mücadelesi, Türk dünyasında daha fazla anlatılmalı, hatta ortak belgesel ve yayın projeleriyle bu bilgilendirme kurumsallaştırılmalıdır. Ayrıca Türk Devletleri Teşkilatı, KKTC'yi gözlemci üye yapma adımı gibi somut gelişmeleri hızlandırmalı, bununla da kalmayıp tam üyelik perspektifi sunmalıdır.

Kıbrıs meselesi, sadece bir ada politikası değil; Türk dünyasının birlik ve beraberliğini test eden bir göstergedir. Eğer bu meselede ortak duruş sergileyemezsek, gelecekte daha büyük sınavlarda dağınık kalmamız kaçınılmaz olur. Kıbrıs Türkü'nün yalnız bırakılması, sadece Türkiye'nin değil, hepimizin diplomatik itibarına zarar verir.

Unutulmamalı ki, bir milletin kaderi ortaksa, meseleleri de ortaktır. Birliktelik sadece törenlerde değil, kriz anlarında da belli olur. Kıbrıs'ta gösterilecek dayanışma, gelecekte Türk dünyasının kaderini şekillendirecek bir mihenk taşıdır.