Tgrt Haber

Gastronomide patent

30 Eylül 2024 09:51 | Güncelleme :30 Eylül 2024 09:52

Geleneksel izleri taşıyan lezzetler, coğrafi işaretin güvencesiyle yörelerinin mührünü taşırken, yenilikçi dokunuşlarla harmanlananlar da patentin koruması altında özgün bir kimlik kazanır. 

Coğrafi işaret tescili ile patenti karıştırmamak lazım. Patentli gıda ürünleri, genellikle inovatif yeni bir lezzet, farklı bir üretim yöntemi veya özgün bir bileşim gibi yenilikçi özelliklere sahip olur. Misal Kahramanmaraş iline ait coğrafi işaretli bir dondurma, “Arı Ekmeği Katkılı Keçi Sütlü Dondurma” üretim yöntemi ile patent alabiliyor. Daha bunun gibi dondurma ve tatlı sektöründe birçok patent var. Coğrafi işaretli ürünü, özelliklerini yerine getiren herkes ticaretini yapabilirken, patentli ürünü kimse satamaz, satsa da bedel ödemek zorunda. 

Patent, gastronominin derinliklerinde yatan mucit bir ruhun somut ifadesidir.

Her gelişmiş fikir, her benzersiz tarif ya da benzersiz teknik, bir patenti hak eder. Gastronomi dünyasında da patent almak, sadece bir buluşu korumak değil, aynı zamanda o buluşun sahibine bir nevi saygı duymaktır. inovatif bir zihin, kâğıdın üstüne döktüğü yeni tat için bir kimlik oluşturur.

Bir yemeğin patentini almak, onun hikâyesini koruma altına almak demek.

Gastronomide patent almak, yemek kültürünü sadece yaşatmak değil, aynı zamanda onu gelecekte de sürdürebilmek anlamı taşır. Patentin varlığı, bir ülkenin mutfak mirasını koruma altına alır ve bu mirası başka coğrafyalara taşır. Öyle ki, bir coğrafyaya özgü baharat karışımı, özgün bir pişirme yöntemi ya da farklı bir sunum biçimi, patent sayesinde uluslararası alanda tanınır. Bu süreç, sadece şeflerin değil, aynı zamanda ülkelerin gastronomi alanında bir kimlik oluşturmasını sağlar.

‘Türkiye Patent Hareketi’ni biliyor musunuz? 

Benim de yakındığım tanıdığım Adres Patent ’in değerli yöneticileri Ali Çavuşoğlu ve Derya Kılıç önderliğinde yürüyen Türkiye Patent Hareketi, ülkemizde inovasyon ve buluşçuluk ekosistemini güçlendirmeyi amaçlayan önemli bir sivil toplum kuruluşu. Bu hareket, toplumun her kesiminde patent bilincini artırmak, farkındalık oluşturmak ve ülkemizin patent sayısını artırmaya katkı sağlamak için çeşitli etkinlikler ve eğitim faaliyetleri düzenliyor. 

Peki, patent neden önemli?

Bir ülkenin kalkınması, sanayisinin gelişmesi ve refah seviyesinin artması, doğrudan o ülkenin patent zenginliğiyle doğru orantılı. Türkiye Patent Hareketi de bu gerçeği göz önünde bulundurarak, ülkemizin patent üretimini artırmak ve böylece ekonomik büyümeye katkı sağlamak amacıyla çalışmalar yürütüyor. 

“TÜRKİYE 1 MİLYON PATENTE KOŞUYOR” projesiyle de adından söz ettiren ve ülkede patent konusunun önemsenmesine de ön ayak olmuş bu hareket dernekleşti ve önümüzde yıllarda da bu dernek çatısı altında güzel ve verimli çalışmalara imza atacak gibi görünüyor. 

Kısaca yeni yapılan genel kuruldan bilge vermek gerekirse

"Patent Hareketi Derneği” benim de katıldığım ilk olağan genel kurul toplantısını 24 Eylül 2024 tarihinde yaptı. Gündemin birinci maddesi gereği, toplantının açılış konuşmasını yönetim kurulu adına dernek başkanı Av. Ali Çavuşoğlu yaptıktan sonra divan başkanlığı seçimine geçildi. Divan Başkanlığına Av. Mustafa Göksu, Başkan Yardımcılığına Salih Keskin, Kâtip Üye olarak da Halil İbrahim Yılmaz oybirliği ile seçilirken, yönetim kurulu faaliyet raporu Dernek Yönetim Kurulu Başkanı Av. Ali Çavuşoğlu tarafından okundu ve ibra edildi. Tahmini bütçe raporunun ibrasından sonra yeni dönem için yönetim ve denetim kurullarının seçimine geçildi. Yapılan oylama sonucunda Av. Ali Çavuşoğlu güven tazeleyerek Yönetim Kurulu Başkanlığı görevine tekrar seçildi.

Yönetim Kuruluna Seçilen Asıl Üyeler; Av. Ali Çavuşoğlu, Dr. Öğr. Üyesi Ali Kurt, Av. Mustafa Göksu, Salih Keskin, Derya Kılıç    Yedek Üyeler; Halil İbrahim Yılmaz, Murat Eltutan, Erol Yumuk, Barış Boy, Koray Şahin

Patent, gastronominin anonimlikten kurtulup bireyselliğe evirildiği o ince çizgide durur.

Bir aşçı ya da gastronomi uzmanı, yıllar boyunca edindiği deneyimlerle ve ince damak zevkiyle bir lezzeti öyle bir boyuta taşır ki, artık o anonim olmaktan çıkar, adeta bir imza haline gelir. Şefin bir yemeği, tıpkı bir sanatçı gibi kendi özgün imzasını taşıyan bir eser haline getirmesi ve bunu patentleyerek koruması, gastronomide inovasyonun değerini artırır.

Özgün yemek tarifleri, özenle seçilmiş malzemeler, ustalıkla uygulanan teknikler ve aşçının buluşçu dokunuşlarıyla ortaya çıkan bir lezzet, patentle korunarak değeri artırılan birer sanattır. Patent sayesinde, bir tarifin ya da yöntemin kaybolması veya tarih sahnesinden silinmesi de önlenir.

Gastronomide patent, aynı zamanda rekabetin ve gelişmişliğin kapısını aralar. Şefler, patentli bir ürüne ya da tekniğe ilgi duyarak kendi sınırlarını zorlar, daha inovatif, daha özgün lezzetler peşinde koşar. Böylece mutfak kültürü, sıradanlıktan kurtulur, sürekli yenilenir ve gelişir. Patent, inovatif düşünceyi körükler, şeflerin ve gastronomi uzmanlarının ellerinde bir meşale gibi yanar.

Gastronomide patent almak, bir yemeğin geleceğe yönelik mirasının sahiplenilmesidir.  

Yalnızca o anın değil, yıllar sonra da damak zevkine hitap edebilen bir yenilik oluşmasını sağlar. Yüzyıllar boyu aktarılan geleneklerin modern dokunuşlarla buluştuğu bu süreçte, patent bir köprü işlevi görür. Geçmişten geleceğe uzanan bu köprünün her taşında, her bir şefin hayali, emeği ve imzası oluşur.

Patent, bir yeniliğin ve bir inovatif düşüncenin yasal olarak kabul edilmiş halidir. Böylece mutfak sanatları yalnızca lezzetlerle değil, aynı zamanda fikirlerle de anılır hale gelir.

Son söz Ali Çavuşoğlu’ndan:

Bir buluş yap ülken kazansın!

Bir buluş yap firman kazansın!

Bir buluş yap sen de kazan!

Bir buluş yap gastronomi kazansın (bunu ben ekledim)

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.