Tgrt Haber

İran İzlenimlerim-2: Değişim Rüzgarları ve Göz Ardı Edilen Gerçekler

17 Eylül 2024 09:32 | Güncelleme :17 Eylül 2024 09:34

İran’a dair ikinci izlenimlerimi paylaşmak için klavyenin başına geçerken, zihnimde 15-20 yıl öncesine ait şehirler canlanıyor: Geçen hafta Tebriz'i, Erdebil’i ve Astara’yı anlatmıştım. Ardından Enzeli, Kazvin, Tahran, Reşt, Kum, İsfahan, Hamedan, Mahabad ve Urmiye seyahati ile dün Türkiye'ye döndüm.

Zamanım kısıtlıydı. Özellikle Yezd ve Şiraz kentlerine çok gitmek istememe rağmen zamanım yetmedi. Bir başka sefere muhakkak gideceğim tabii. Bu şehirlerin her birinde yaşanan değişimler, hem İran’ın genel çehresini hem de İran insanının dinamiklerini anlamak açısından büyük ipuçları sunuyordu.

Enzeli: Deniz Kokusu

Bir zamanlar sahil kasabası havasındaki küçük Enzeli, şimdi modernleşme yolunda hızla ilerliyor. Gelişmiş yollar, genişleyen limanlar ve turizme verilen önem, buradaki canlılığı artırmış. Eskiden daha sakin ve geleneksel bir yapıya sahip olan şehir, günümüzde turizm açısından önemli bir noktaya dönüşmüş. Ancak her şeyden önemlisi, burada yaşayan halkın hayata bakışı... İranlıların içine kapanık bir toplum olduğu önyargısı, Enzeli'de tamamen çürütülüyor. İnsanlar oldukça misafirperver ve yeniliğe açık. Eğitimli bir kitle, sanıldığı gibi izole bir hayat yaşamıyor.

Tahran, Kazvin ve Reşt: Alamut Kalesi ve Modernleşmenin İzleri

Kazvin ve Reşt şehirleri, İran’ın Batı'ya açılan kapısı olarak bilinir. Doğrusu, Kazvin şehrini çok da inceleme fırsatım olmadı. Çünkü oraya gitme sebebim, Hasan Sabbah'ın Alamut Kalesi'ni görmekti. Gördüm ve heyecan verici olduğunu söyleyebilirim. Adıyaman'daki Nemrut Dağı'na gidenler bilir, çıkması zor bir yer. İşte Alamut, ondan üç kat zor. Ama cennet bahçeleri ve soğuk kaynak sularının dibinde yer alan bir kayayı andıran, üstünde kartalların uçuştuğu (dağın yerel ismi Kartal Yuvası) Alamut Kalesi'ni görmek, benim için benzersiz bir deneyimdi.

Ama bir diğer şehir Reşt, kazvinden farklı olarak kültürel zenginliğiyle bilinen bir şehir olarak modernleşme adımlarını hızlandırmış. Eğitimli nüfus, Batı'ya kıyasla İran’ın hiç de geride olmadığını gösteriyor.

Tahran ise bildiğiniz gibi. Halen kalabalık, İstanbul'u andırıyor. Sekiz şerit yollar, yoğun trafik ve büyük sanayi işletmeleriyle boy gösteriyor. Tabii Azadi Kulesi ile görülmeye değer yine de. Dahası, bence  bu şehirlerdeki insanlar, İran’ın dış dünyaya kapalı olduğu algısını tamamen yıkıyor. Ayrıca çok misafirperver olduklarını söylemem yanlış olmayacak.

Kum: Gelenek ve Modernlik İç İçe

İran'ın dini merkezi olarak bilinen Kum, her zaman muhafazakâr bir yapıya sahip olmuştur. Bundan 15-20 yıl önceki Kum ile bugünkü Kum arasında büyük farklar var. Geleneksel yapısını korumakla birlikte, eğitim ve teknoloji konularında ciddi gelişmeler yaşanmış. Sokakta yürürken karşılaştığınız insanlar, dinin ve bilimin iç içe olabileceğini gösteren canlı örnekler. Tabi Hz. Fatime-i Masume Türbesi'ni gezmemek olmazdı. İhtişamı görülmeye değerdi.

İsfahan: Sanatın Başkenti

İsfahan her zaman İran’ın kültürel ve sanatsal merkezi olmuştur. Geçmişte ve tabii bu günde devam ediyor. Ancak bu şehirde de büyük bir modernleşme yaşanmış durumda. Eski yapılarla yeni binaların yan yana yükseldiği şehirde, kültürel zenginlik korunurken modern hayatın tüm unsurları kendini gösteriyor. İsfahan Meydanı, Kırk Sütun Parkı, Se O Se Pol Köprüsü görülmesi gereken yerler; İranlı sokak sanatçılarının ezgileri eşliğinde tabii ki.

Ayrıca İsfahan halkı, hem kültürel hem de entelektüel anlamda oldukça zengin. İran insanının dışa kapalı olduğu algısını burada da görmek mümkün değil. Eğitimli ve dünya ile entegre olmuş bir kitle, sanatı ve bilimi içselleştirmiş durumda.

Hamedan ve Mahabad: Sessiz Dönüşüm

Hamedan ve Mahabad, her ne kadar diğer büyük şehirler kadar dikkat çekici olmasa da kendi içinde bir dönüşüm yaşıyor. Hamedan, antik tarihinin yanı sıra modernleşme adımlarıyla dikkat çekiyor. Özellikle buraya gidenler muhakkak Ali sadr su mağarasını ziyaret etsinler dunyada eşi benzeri yok bence. Mahabad Kürt nüfusun yoğun olduğu bir bölge olarak, kültürel çeşitliliğin bir simgesi haline gelmiş. İnsanlar, hem geleneksel değerlere bağlı hem de yeniliklere açık. Bu şehirlerde karşılaştığım insanlar, sanılanın aksine oldukça eğitimli ve dünya gündemini takip eden bir yapıya sahip.

Urmiye: Coğrafyanın Ortasında

Urmiye, stratejik konumu nedeniyle her zaman önemli bir şehir olmuştur. Hem ticaret hem de kültürel etkileşim açısından büyük bir potansiyele sahip olan bu şehir, zamanla modernleşme sürecine dahil olmuş. Urmiye Gölü'nün çevresindeki değişiklikler, doğaya verilen önemin artmasına işaret ediyor. Şehirdeki insanlar ise doğaya ve kültüre olan bağlılıklarıyla dikkat çekiyor. Tabi Van Gölü'nden daha büyük olan Urmiye Gölü'nün nasıl da kurumaya başladığını görünce, şaşırmadım dersem yalan olur. 18 yıl önce arabalı vapurla üzerinden geçtiğim gölün kurumaya bu hali şaşırtıcı.

İran İnsanı: Göz Ardı Edilen Gerçekler

İran denince akla sıkça "kapalı" bir toplum geliyor. Ancak şehirleri gezip insanlarla birebir iletişim kurduğunuzda, bu algının tamamen yanlış olduğunu anlıyorsunuz. İran'da sempatik, eğitimli ve dünyaya entegre olmuş büyük bir kitle var aslında. Ülkenin dışarıya kapalı olduğu yönündeki algı, İran halkının sıcak kanlı ve misafirperver yapısını göz ardı ediyor. İnsanların çoğu, dünya gündemini yakından takip ediyor ve farklı kültürlerle iletişim kurmaya oldukça açık. Eğitim seviyesi yüksek, bilime ve sanata değer veren bir toplum, İran’ın sanıldığından çok daha farklı bir portresini sunuyor.

Kanunların İşleyişi ve Televizyon Algısı

İran’a dair bir diğer önemli gözlemim ise kanunların işleyişi ile ilgili. Medyada İran'daki kanunların aşırı sert olduğu yönündeki algı, yerel hayatta karşılaştığım gerçeklerle pek örtüşmüyor. Elbette kanunlar katı olabilir, ancak günlük yaşamda bu sertliğin abartıldığı kadar hissedilmediğini gördüm. İran'daki hukuki düzen, sanılanın aksine birçok konuda oldukça düzenli işliyor. İnsanlar, hem birbirlerine hem de yasalara karşı saygılı. Ayrıca televizyonlardan izlediğimiz İran imajı ile gerçeklik arasında büyük bir uçurum var. Günlük yaşamda gördüğüm İran, televizyonlarda sunulandan çok daha farklı, daha dinamik ve modern.

Son olarak İran’ın, dışarıdan görünenin ötesinde zengin bir tarihe, kültüre ve modernleşme sürecine sahip olduğunu söyleyebilirim. Ayrıca insanları eğitimli, yeniliklere açık ve sempatik. Şehirler, son 15-20 yılda büyük değişimler geçirmiş ve bu değişim, sadece fiziksel yapılarla sınırlı değil. İran halkı, hem kültürel hem de entelektüel anlamda güçlü bir varlık gösteriyor. Kanunlar ve televizyonlarda yansıtılan İran ile gerçek İran arasında büyük farklar var. Bu ülkede, birçok şey sanıldığından çok daha farklı ve karmaşık.

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.